2392-2571 NESAİ KİTAB-ÜZ ZEKAT (ZEKAT)

23- KİTAB-ÜZ ZEKAT (ZEKAT BÖLÜMLERİ) 3

1- ZEKATIN FARZ OLUŞU.. 3

2- ZEKAT VERMEMENİN CEZASI 4

3- ZEKAT VERMEYEN KİMSENİN DURUMU.. 4

4- ZEKAT VERMEYENDEN İSLÂM ZORLA ALIR MI?. 5

5- DEVELERİN ZEKATI NASILDIR?. 5

6- DEVELERİN ZEKATI VERİLMEZ İSE NE OLUR?. 6

7- PEYGAMBER AİLESİNE ZEKAT VERİLMEZ. 6

8- SIĞIRLARIN ZEKATI 6

9- ZEKAT DIŞINDA MALLARDA BAŞKA HAKLAR VAR MIDIR?. 7

10- KOYUNLARIN ZEKATI 7

11- ZEKATI VERİLMEYEN HAYVANLAR NE YAPARLAR?. 8

12- ZEKATI FAZLA ALMAK İÇİN ZEKAT MEMURU AYRI MALLARI BİRLEŞTİRMEZ, ZEKAT MÜKELLEFİ DE ZEKAT VERMEMEK İÇİN TEK OLAN MALI AYRI AYRI KİŞİLERE TAKSİM EDEMEZ  8

13- ZEKATINI KENDİLİĞİNDEN GETİRENLERE NASIL DUA EDİLMİŞTİ?. 8

14- ZEKAT MEMURU MEMNUN EDİLMELİ 8

15- ZEKAT MÜKELLEFİ VE ZEKAT MEMURU İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?. 9

16- ATLAR İÇİN ZEKAT OLUR MU?. 9

17- KÖLELER İÇİN ZEKAT GEREKİR Mİ?. 9

18- GÜMÜŞÜN ZEKATI NASILDIR?. 10

19- SÜS EŞYALARININ ZEKATI 10

20- ZEKAT VERMEYENLERİN AHİRETTEKİ DURUMLARI 10

21- HURMANIN ZEKATI 11

22- BUĞDAYIN ZEKATI 11

23- HUBUBATIN ZEKATI 11

24- NE KADAR MALA ZEKAT GEREKİR?. 11

25- ONDA BİR VE YİRMİDE BİR ZEKAT (ÖŞÜR)NE ZAMAN VERİLİR?. 11

26- ZEKATI TAHMİN İLE ALAN ZEKAT MEMURU NE YAPMALI?. 11

27- ZEKAT VERİRKEN KÖTÜ OLANI SEÇİP VERMEYİN. 11

28- MADENLERİN ZEKAT ORANI KAÇTIR?. 12

29- BAL İÇİN ZEKAT VAR MIDIR?. 12

30- RAMAZAN AYI ZEKATI (FİTRE) NİN MİKTARI NE KADARDIR?. 12

31- KÖLELER İÇİN FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?. 12

32- ÇOCUKLAR İÇİN DE FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?. 13

33- FİTRE ZİMMİLERE DEĞİL MÜSLÜMANLARA FARZDIR.. 13

34- BİR SA’ BİR KİŞİNİN SABAH AKŞAM DOYABİLECEĞİ MİKTAR MIDIR?. 13

35- SADAKA-I FITR (FİTRE) ZEKATTAN ÖNCE FARZ KILINMIŞTIR.. 13

36- FİTRENİN MİKTARI VE ÖLÇÜSÜ NEDİR?. 13

37- PEYNİR KURUSUNDAN DA FİTRE VERİLİR Mİ?. 13

38- KURU ÜZÜMDEN DE FİTRE VERİLİR Mİ?. 14

39- UNDAN DA FİTRE VERİLEBİLİR Mİ?. 14

40- BUĞDAYDAN FİTRE MİKTARI NEDİR?. 14

41- YULAF VE ÇAVDARDAN FİTRE VERİLİR Mİ?. 14

42- ARPADAN FİTRE NE KADAR VERİLİR?. 14

43- KEŞ (KURUTULMUŞ PEYNİR) DEN FİTRE NE KADAR VERİLİR?. 14

44- SA’ NE KADARLIK BİR ÖLÇÜDÜR?. 14

45- FİTRE NE ZAMAN VERİLMELİ?. 15

46- ZEKAT BİR BÖLGEDEN DİĞER BÖLGEYE AKTARILABİLİR Mİ?. 15

47- ZENGİN KİMSEYE DE FARKINDA OLMADAN ZEKAT VERİLİR Mİ?. 15

48- HARAM MALDAN ZEKAT VERİLİR Mİ?. 15

49- HERKES DURUMUNA GÖRE İNFAK ETMELİ 15

50- HANGİ EL DAHA ÜSTÜNDÜR?. 16

51- ÜSTÜN EL HANGİSİDİR?. 16

52- ALAN EL HANGİSİDİR?. 16

53- SADAKA FAZLA MALDAN VERİLMELİDİR.. 16

54- KİMLERİN GEÇİMİ SAĞLANMALIDIR?. 17

55- SADAKAYA MUHTAÇ OLAN, SADAKA VERİRSE NE OLUR?. 17

56- KÖLE, EFENDİSİNİN MALINDAN SADAKA VERİR Mİ?. 17

57- KADIN KOCASININ EVİNDEN SADAKA VERİR Mİ?. 17

58- KADIN KOCASININ İZNİ OLMADAN TASADDUK EDER Mİ?. 18

59- “ELİ UZUN OLMAK” NE DEMEKTİR.. 18

60- HANGİ SADAKA DAHA DEĞERLİDİR?. 18

61- CİMRİ KİMSENİN SADAKASI 18

62- SAYMADAN VERMEK.. 19

63- AZ DA OLSA SADAKA MUTLAKA VERİLMELİ 19

64- SADAKA VERMEYE TEŞVİK ETMEK GEREKİR.. 19

65- HAYIR (SADAKA) İŞLERİNE VASITA OLMAK.. 20

66- SADAKA VEREN KİBİRLENİR Mİ?. 20

67- SAHİBİNİN İZNİYLE TASADDUKTA BULUNAN KİMSENİN MÜKAFATI 20

68- SADAKA GİZLİ Mİ VERİLMELİ 20

69- VERDİĞİNİ BAŞA KAKANLAR CENNETE GİRMEZ Mİ?. 20

70- DİLENCİYİ BOŞ ÇEVİRMEMEK.. 21

71- İSTEYENE VERMEYEN KİMSENİN KIYAMETTEKİ HALİ 21

72- ALLAH ADIYLE İSTEYENE VERİLMELİ 21

73- İSLÂM NE DEMEKTİR?. 21

74- MAKAM VE DURUMU EN YÜKSEK OLAN KİMDİR?. 21

75- İSTEYENE VERENİN SEVABI 22

76- MİSKİN KİME DENİR?. 22

77- KİBİRLİ FAKİR.. 22

78- DUL VE MİSKİNLERİN YARDIMINA KOŞMAK GEREKİR.. 23

79- KALPLERİ İSLÂM’A ISINDIRILMAK İSTENENLER.. 23

80- KEFİL OLAN KİMSEYE ZEKAT VERİLİR Mİ?. 23

81- YETİMLERE SADAKA VERMEK.. 23

82- AKRABALARA VERMEK.. 24

83- DİLENMEK.. 24

84- İSTEYECEKSEN İYİ KİMSELERDEN İSTE. 24

85- İSTEMEKTEN UZAK DURMAK.. 24

86- İNSANLARDAN İSTEMENİN DEĞER VE KIYMETİ 25

87- ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ VAR MIDIR?. 25

88- İSTEMEKTE ISRARLI DAVRANMAMAK.. 25

89- DİLENMEK HOŞ DEĞİLDİR.. 25

90- İSTEMEK KİME HELAL DEĞİLDİR?. 25

91- ZENGİN VE KAZANMAYA GÜCÜ YETENİN SADAKADA HAKKI YOKTUR.. 26

92- DAR DURUMDA OLAN DİLENEBİLİR (İSTEYEBİLİR) 26

93- GERÇEK İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ŞEYLER İSTEYEBİLİR.. 26

94- İSTEMEDEN VERİLİRSE AL YE VEYA TASADDUK ET. 26

95- EHLİ BEYTE ZEKAT TOPLAMA GÖREVİ VERİLİR Mİ?. 27

96- BİR KAVMİN YEĞENLERİ KENDİLERİNDEN SAYILIR.. 28

97- BİR TOPLUMUN AZADLI KÖLESİ ONLARDAN SAYILIR.. 28

98- RASÛLULLAH (S.A.V) ‘A ZEKAT HELAL DEĞİLDİR.. 28

99- ZEKAT EL DEĞİŞTİRİRSE ZEKAT ÖZELLİĞİ KALMAZ. 28

100- VERİLEN SADAKA GERİ SATIN ALINABİLİR Mİ?. 28

23- KİTAB-ÜZ ZEKAT (ZEKAT BÖLÜMLERİ)

1- ZEKATIN FARZ OLUŞU

2392- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Muaz’ı Yemen’e vali olarak göndereceği zaman ona şöyle buyurdu: “Sen Ehli kitap olan bir topluluğa gidiyorsun. Oraya vardığında onları Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de onun kulu ve elçisi olduğuna inanmaya çağır. Eğer buna uyarlar ve iman ederlerse, onlara Allah’ın günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Buna da itaat ederlerse, Allah’ın zenginlerden alınıp fakirlere verilmesi gereken zekatı farz kıldığını bildir. Buna itaat edip uygulamaya evet derlerse, mazlumun bedduasını almaktan sakın!” (Buhârî, Zekat: 1; Dârimi, Zekat: 1)

2393- Behz b. Hakim (r.a) babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Ey Allah’ın Peygamberi! Size gelip dininizi kabul etmemek için parmaklarım sayısınca yemin etmiştim. Ben hiçbir şeye akıl ermeyen biriyim. Allah ve Peygamberin öğrettiklerinden başka bir şey bilmiyorum. Şimdi seni bize ne ile Rabbinin gönderdiğini soruyorum. Peygamber (s.a.v) “İslâm’ı” buyurdu. İslâm’ın şartları nedir veya Müslüman olmam neyi gerektirir dedim. Bunun üzerine: “İrade ve isteklerimi Allah’a teslim ettim, Allah’a ortak koşmayı terk ettim deyip namaz kılıp zekat vermendir” buyurdu. (Müsned: 19162)

2394- Ebu Malik el Eşari (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Abdesti gereği şekilde güzelce almak imanın yarısıdır. “Elhamdülillah” diyebilecek şekilde bir hayat yaşamak mizanı doldurur. Allah’ı tesbih etmek ve tekbir etmek yerleri ve gökleri doldurur. Namaz nurdur. Zekat Müslüman oluşumuzun belgesi ve delilidir. Sabır aydınlıktır. Kur’an ise kişilerin lehinde aleyhinde bir delildir.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2395-Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ranhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Rasûlullah (s.a.v) bir gün bize bir konuşma yaparak üç defa: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki” dedi ve ağlamaya başladı. Bunun üzerine hepimiz ağlamaya başladık. Rasûlullah (s.a.v) niçin yemin ettiğini bilmiyorduk. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v) başını kaldırdı yüzünde sevinç belirtileri vardı. Onun bu hali bizim için kırmızı develere sahip olmaktan daha sevimli idi. Rasûlullah (s.a.v) daha sonra şöyle devam etti: “Herhangi bir kul ki, beş vakit namaz kılar, Ramazan orucunu tutar ve zekatını verir ve yedi günahtan da sakınıp kaçınırsa ona Cennet kapıları açılır ve selâmetle oraya gir denilir.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2396- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Allah yolunda çeşit çeşit mallarından çifter çifter infak eden kimse Cennet kapılarından Ey Allah’ın kulu bu kapı senin için daha hayırlıdır diye davet edilir. Cennet’in pek çok kapısı vardır. Namazlarında devamlı ve duyarlı olanlar namaz kapısından çağrılırlar. Cihad edip mücahid olanlar cihad kapısından çağrılırlar. Zekatını vermekte cömert olanlar da zekat kapısından çağrılırlar. Oruç tutmaktan çok zevk alanlar ise Reyyan kapısından çağrılırlar.” Ebu Bekir diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! O kapıların birinden girmek zaruri midir? O kapıların hepsinden de davet edilen kimse var mıdır? Rasûlullah (s.a.v): “Evet, senin onlardan olacağını umarım” buyurdu. (Tirmizî, Menakıb: 16)

2- ZEKAT VERMEMENİN CEZASI

2397- Ebu Zer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e geldim. Kâbe’nin gölgesinde oturuyordu. Beni görünce bana dönerek: “Kâbe’nin Rabbi hakkı için onlar zararda olan kimselerdir” buyurdu. Kendi kendime: “Eyvah benimle ilgili bir şey mi?” indirildi, diyerek; “Anam-babam senin yoluna feda olsun, kimdir onlar Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. O da şöyle buyurdu: “Malı çok olanlar ancak mallarını hayırlara ve iyilikle, sağındaki ve solundaki muhtaç ve fakirlere verenler müstesna buyurduktan sonra şöyle devam etti: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki deve ve sığırlarının zekatını vermeyen bir kimse kıyamet günü getirilir de o hayvanlar daha bakımlı ve semiz olarak o kişiyi ayaklarıyla çiğnerler ve boynuzlarıyla toslarlar. Sığır ve develer bir sefer o kimsenin üzerinden geçtiler mi yeni baştan tekrar çiğnemeye ve toslamaya başlarlar. Bu böylece insanların hesabı görülünceye kadar devam eder gider.” (Buhârî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat: 2)

2398- Abdullah (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Malı olup ta zekatını vermeyen kimseye o malı kıyamet günü çıplak başlı bir yılan olup boynuna dolanacaktır. Kişi ondan kaçmaya çalışacak fakat yılan onu kovalayacaktır. Sonra, Rasûlullah (s.a.v) Allah’ın Kitab’ından bu sözün delilini getirip Âl-i İmrân 180. ayetini okudu: “Allah’ın kendilerine ikram edip verdiği malları infak etmekte cimrilik gösterenler, biriktirdikleri malların kendileri için hayır olduğunu zannetmesinler. Aksine bu onlar için pek kötüdür. Bu derece cimrice sarıldıkları şey kıyamet günü boyunlarına tasma gibi geçirilecektir…” (İbn Mâce, Zekat: 2; Tirmizî, Tefsirul Kur’an: 4)

2399- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Kimin develeri var da darlıkta ve bollukta onların zekatını vermiyorsa…” Bunun üzerine ashab: “Darlık ve bolluk ne demektir” dediler. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Kolaylık ve zorluk anlarıdır” buyurdu. “Kıyamet günü o develer daha hareketli daha şişman bir halde gelirler ve geniş bir alana konulmuş olan sahiplerini çiğnerler, develerin sonuncusu gelince baştakiler tekrar gelerek çiğnemeye başlarlar, bu süre miktarı elli bin sene olan kıyamet günlerinde sürüp gider ve tüm insanların hesabı görülünceye kadar bu böylece devam eder gider daha sonra kişi gideceği yeri (Cennet – Cehennem) mutlaka görür. Yine kimin sığırları olur da darlıkta ve bollukta onların zekatını vermezse o sığırlar kıyamet günü daha semiz daha hareketli ve daha haşin olarak getirilir ve sahiplerini ayaklarıyla çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar ve tırnaklarıyla onu çiğnerler sondakiler bitince baştakiler aynı şekilde çiğnemeye ve toslamaya başlarlar. Bu iş elli bin sene süren ahiret günlerince insanların hesapları görülünceye kadar devam edip gider ve o kimse gideceği yer neresi ise orayı da görür.

Yine kimin koyunları olur da bolluk ve darlıkta onların zekatını vermezse kıyamet günü o koyunlar daha hareketli daha semiz ve daha haşin olarak getirilir ve bu koyunlar sahiplerini tırnaklarıyla çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar boynuzlarında hiçbir eksiklik ve kırıklıkta yoktur. Koyunların sondakiler bitince baştakiler yine aynı şekilde çiğnemeye başlarlar yine bu iş elli bin sene sürer, ahiret günlerince insanların hesapları görülünceye kadar devam edip gider ve o kimse gideceği yer neresi ise orayı da görür.” (Buhârî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat: 2)

3- ZEKAT VERMEYEN KİMSENİN DURUMU

2400- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) vefat edince yerine Ebu Bekir halife seçildi. Onun halifeliği döneminde Araplardan bazıları İslâm dininden dönüp irtidad ettiler. Ebu Bekir de bunlarla savaşmak için ordu hazırlamaya başladı. Bunun üzerine Ömer, Ebu Bekir’e şöyle dedi: Sen bu dinden dönenlerle nasıl savaşacaksın? Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmamış mıydı: “İnsanlar “Lâ ilâhe illallah” deyinceye kadar savaşmam emredildi. Kim “Lâ ilâhe illallah” der de Müslüman olursa, canını ve malını bizden korumuş olur. Ancak Allah’la alakalı suçları varsa onun hesabını Allah görür.” Ömer’in bu sözüne Ebu Bekir şu karşılığı verdi: “Namazla zekatın arasını ayıranlara yani namazın farz olduğunu kabul edip zekata karşı çıkanlara ben mutlaka savaş açarım. Çünkü zekat malın hakkıdır. Allah’a yemin olsun ki Rasûlullah (s.a.v)’e verdikleri bir yuları bile zekat olarak vermezler ise onlarla savaşırım. Bu sözler üzerine Ömer şöyle dedi: “Allah’a yemin ederim ki zekat vermeyenlerle savaş konusunda Ebu Bekir’in fikrini kabul edişimin sebepi Allah’ın onun kalbine doğruyu ilham ettiğini görmemdir. Onun hak üzere olduğunu böylece bilmiş oldum.” (Ebû Davud, Zekat: 1)

4- ZEKAT VERMEYENDEN İSLÂM ZORLA ALIR MI?

2401- Behz b. Hakim (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam dedemden aktararak Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle söylediğini duymuştur: “Kırk saime deveden üç yaşına basmış bir deve zekat olarak alınır. Develer içersinde (küçük büyük) ayrımı yapılmaz. Zekatını sevap kazanmak için verene , Allah karşılığını verir. Develerin zekatını vermek istemeyenlerden hem zekatını hem de (ceza olarak) develerin yarısını Allah’ın hakkı olarak alırız. Muhammed (s.a.v) ve soyuna zekat almak helâl değildir.” (Dârimi, Zekat: 2; Müsned: 19183)

5- DEVELERİN ZEKATI NASILDIR?

2402- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesaktan az mahsule zekat gerekmez, beşden az olan deveye de zekat gerekmez. Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)

2403- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesaktan az mahsule zekat gerekmez, beşden az olan deveye de zekat gerekmez. Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 43; Müslim, Zekat: 2)

2404- Enes b. Malik (r.a)’ten rivâyete göre, Ebu Bekir Bahreynlilere Zekat konusunda şunları yazdı: “Bu miktarlar Allah ve Rasûlünün Müslümanlara farz kıldığı nispetlerdir. Kimden bu miktarlar kadar istenirse hemen versinler, bu oranlardan fazla istenirse vermesinler. Yirmi beş deveye kadar her beş devede bir koyun verilir, yirmi beş deveden otuz beş deveye kadar bir yaşını bitirmiş bir dişi deve verilir. Eğer bir yaşını bitirmiş deve yoksa üç yaşına basmış bir erkek deve verilir. Deve sayısı otuz altıyı geçince kırk beş deveye kadar üç yaşına basmış bir dişi deve verilir. Deve sayısı kırk altı olunca altmış deveye kadar hamile dört yaşında bir deve verilir. Altmış birden yetmiş beşe kadar beş yaşına girmiş bir deve, yetmiş altıdan doksana kadar üç yaşına basmış iki dişi deve verilir. Deve sayısı doksan birden fazla olursa yüz yirmiye kadar dört yaşına basmış hamile iki deve zekat olarak verilir. Yüz yirmiden sonra her kırk devede iki yaşını bitirmiş bir dişi deve, her elli devede de dört yaşına basmış bir deve zekat olarak verilir. Zekat olarak verilecek develerin yaşları konusunda güçlük çıkarsa mesela beş yaşına basmış bir deve zekat vermesi gereken bir kimsenin bu yaşta bir devesi bulunmaz ise ve dört yaşında bir devesi varsa onu verir ayrıca iki koyun daha verir, koyun bulamaz ise para olarak yirmi dirhem de verebilir. Dört yaşına basmış bir deve vermesi gereken bir kimsede bu yaşta deve bulunmaz da beş yaşında bir deve bulunursa zekat memuru bunu alır karşılığında ya iki koyun veya yirmi dirhem zekat mükellefine verir. Develer dört yaşına girmiş bir deveyi zekat verecek bir miktara ulaşmış ise fakat dört yaşına basmış bir deve de bulunmaz ise üç yaşına basmış bir deve bulunursa o zaman zekat memuru bunu alır ayrıca hangisi kolay olursa ya iki koyun veya yirmi dirhem para daha alır. Kimin develerinin sayısı üç yaşına basmış bir deve vermeyi gerektirecek miktara ulaşırsa böyle bir devede bulunamaz ise fakat dört yaşında bir deve bulunursa o zaman zekat memuru tarafından bu alınır geriye ya iki koyun veya yirmi dirhem geri verilir. Kimin develerinin sayısı iki yaşını bitirmiş bir deve verecek miktara ulaşmış ise böyle bir deve bulunamaz ise bir yaşını bitirmiş bir deve bulunursa zekat memuru tarafından bu alınır mal sahibi hangisi kolayına gelirse ya yirmi dirhem veya iki koyun daha verir. Kimin develerinin sayısı bir yaşını bitirmiş bir deve zekatı verebilecek miktara ulaşır da böyle bir devesi bulunmaz ise ve üç yaşına varmış erkek bir devesi bulunursa zekat memuru bunu alır başka bir şey almaz. Kiminde dört devesi varsa ona zekat gerekmez ama sahibi bir şeyler verirse o başka otlaklarda otlayan koyunlar kırk adet olursa bir koyun zekat verilmesi gerekir yüz yirmiye kadar bir koyun yeterlidir. Yüz yirmiden iki yüze kadar iki koyun zekat olarak verilir. İki yüz birden üç yüze kadar üç koyun verilir. Üç yüzden sonra her yüz koyun için bir koyun verilir. Dişleri dökülen yaşlı koyunlar, kusurlu olanlar, ve koçlar zekat olarak alınmazlar, koyun sahibi verirse o başka. Zekat almak için ayrı ayrı kimselerin malları birleştirilmediği gibi zekat vermemek için bir kimsenin malları ailesi ve yakınları arasında ayrılamaz. Ortak olan mallarda zekatın bedeli ortaklık oranına göre eşit şekildedir. Saime olan koyunların sayısı kırktan eksik ise zekat gerekmez, sahibi kendi isteğiyle verirse o başka.

Gümüşün zekatı kırkta birdir. Bir kimsenin yüz doksan dirhem gümüşü olsa buna zekat düşmez ama sahibi isterse verebilir.” (Buhârî, Zekat: 39; Ebû Davud, Zekat: 4)

6- DEVELERİN ZEKATI VERİLMEZ İSE NE OLUR?

2405- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde zekatı verilmeyen develer daha güçlü ve azgın vaziyette sahibine gelir ve ayaklarıyla onu çiğner. Zekatı verilmeyen koyunlar da yine eski durumundan daha güçlü ve azgın durumda getirilir ve sahibini tırnaklarıyla çiğner ve boynuzlarıyla toslar Hayvanların sulandıkları su başlarında sütlerinin sağılması da onlar üzerindeki haklardandır.

Dikkat edin! Sizden biriniz kıyamet günü devesini yüklenerek ve deve gibi böğürerek: “Ey Muhammed!” diye gelmesin. O zaman Ben: “Vaktinde sana bildirmiştim, şimdi bir şey yapamam” derim.

Dikkat edin! Sizden biriniz kıyamet günü koyununu omuzuna alıp koyun gibi meleyerek; “Ey Muhammed!” diye gelmesin: “Ben vaktiyle size bildirmiştim, şimdi bir şey yapamam” derim.

Kıyamet günü sizden birinizin zekatı verilmemiş hazinesi varsa o mallar o günde başının tüyleri dökülmüş yılan şekline dönüşür, yılan sahibini parmağından yakalayıp tutuncaya kadar; “Ben senin malların ve hazinelerinim” der. (Müslim, Zekat: 6; İbn Mâce, Zekat: 2)

7- PEYGAMBER AİLESİNE ZEKAT VERİLMEZ

2406- Behz b. Hakim (r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Saime develerden her kırkı için üç yaşına basmış bir dişi deve zekat olarak verilir. Develer sayılırken genci, yaşlısı, irisi, ufağı fark etmeksizin hesaba katılır. Sevap kazanmak için Allah rızası için verene sevabı verilir. Vermek istemeyip engel çıkaranlardan develerin yarısını ceza olarak alırız, bu Rabbimiz tarafından belirlenmiş bir haktır. Muhammed ailesine zekattan bir şey verilmez.” (Ebû Davud, Zekat: 29; Dârimi, Zekat: 16)

8- SIĞIRLARIN ZEKATI

2407- Muaz (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in kendisi Yemen’e vali olarak gönderdiğinde Müslüman olmayan, akıl baliğ olmuş herkesten bir dinar veya karşılığında bir yemen elbisesini cizye olarak almasını emretmişti. Sığırların sayısı otuza vardığında iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı, sayı kırka ulaşınca da üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almasını emrettiğini bize bildirmiştir. (Tirmizî, Zekat: 5; İbn Mâce, Zekat: 12)

2408- Yine Muaz b. Cebel (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v), beni Yemen’e gönderdiği zaman sayısı kırka ulaşanlar sığırlardan üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almamı, sayı otuza ulaşınca; iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı almamı, Müslüman olmayan ve akil baliğ olmuş her bir kimse için de cizye vergisi olarak, bir dinar veya karşılığı yemen elbisesi almamı emretmişti. (Tirmizî, Zekat: 5; İbn Mâce, Zekat: 12)

2409- Yine Muaz (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) onu Yemene gönderdiğinde her otuz sığırdan iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı almamı, kırk adede ulaşan sığırlardan ise üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almamı ve Müslüman olmayan her bir akil baliğ içinde cizye vergisi olarak bir dinar veya karşılığı bir yemen elbisesi almamı emretmişti. (Tirmizî, Zekat: 5; İbn Mâce, Zekat: 12)

2410- Muaz b. Cebel (r.a) anlatıyor. Rasûlullah (s.a.v) beni Yemen’e vali olarak göndereceğinde sayısı otuzdan aşağı olan sığırlardan zekat olarak bir şey almamamı, otuza varınca iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı almamı, sayı kırka ulaşınca ise üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almamı emretti. (Tirmizî, Zekat: 5; İbn Mâce, Zekat: 12)

9- ZEKAT DIŞINDA MALLARDA BAŞKA HAKLAR VAR MIDIR?

2411- Câbir b. Abdullah (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Hiçbir deve, koyun ve sığır sahibi yoktur ki zekatını vermediği o hayvanlar; kıyamet günü bir meydanda sahibini tırnaklarıyla ezip çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar. O gün boynuzsuz veya boynuzu kırık hiçbir hayvan olmayacaktır.” “Ey Allah’ın Rasûlü! O hayvanların hakkı nedir?” diye sorduk: “Hayvanların erkeklerini başkalarına tohumluk olarak vermek, Allah rızası yolunda su ve yük taşımak için o hayvanları ödünç vermektir. Yine bu hayvanlar dışında hiçbir mal sahibi yoktur ki zekatını vermemiş ise o malları, kıyamet günü başının tüyleri dökülmüş bir yılan şeklinde gösterilir. Sahibi ondan kaçar o da sahibini kovalar ve ona şöyle der: “İşte bu senin cimrilik yaptığın servetin.” Bakar ki ondan kurtuluş yok, elini o yılanın ağzına koyar yılanda güçlü bir hayvan gibi dişleri ile çiğneyip ezmeye başlar.” (Müslim, Zekat: 6; Dârimi, Zekat: 3)

10- KOYUNLARIN ZEKATI

2412- Enes b. Malik (r.a)’den rivâyete göre, Ebu Bekir (r.a), Enes b. Malik’e zekat konusunda Allah’ın ve Rasûlünün Farz kılıp emrettiği miktarları şöyle yazmıştı: Müslümanlardan buna uygun zekat istenirse hemen versin fazla istenirse vermesin. Yirmi beş deveye kadar her beş devede bir koyun, yirmi beşten otuz beşe kadar bir yaşını bitirmiş bir dişi deve zekat olarak verilir. Eğer bir yaşını bitirmiş dişi deve yoksa iki yaşını bitirmiş bir erkek deve verilmelidir. Otuz altıdan kırk beşe kadar iki yaşını bitirmiş bir dişi deve zekat olarak verilir. Kırk altıdan altmışa kadar üç yaşını bitirmiş tohuma çekilebilecek bir deve verilir. Altmış birden yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirmiş dişi deve zekat olarak verilir. Yetmiş altıdan doksana kadar ikişer yaşını bitirmiş iki dişi deve zekat olarak verilir. Doksan birden yüz yirmiye kadar üç yaşını bitirmiş, tohuma çekilebilecek iki erkek deve verilir. Yüz yirmiden sonra her kırk devede iki yaşını bitirmiş bir dişi deve ve her elli devede üç yaşını bitirmiş bir dişi deve zekat olarak verilir. Zekat olarak verilmesi gereken yaşta deve bulunamaz ise mesela birinin dört yaşını bitirmiş bir deve zekat vermesi gerekirken bu yaşta devesi bulunmaz üç yaşını bitirmiş devesi bulunursa o zaman ondan bu deve zekat olarak alınır. Ayrıca hangisi kolay olursa ya iki koyun veya yirmi dirhem fazladan alınır. Kimin de üç yaşını bitirmiş bir dişi deve vermesi gerekirken böyle bir devesi bulunmaz dört yaşını bitirmiş bir devesi bulunursa o zaman zekat olarak bu devesi alınır, zekat memuru bu kimseye ya yirmi dirhem ya da iki koyun geri verir. Kimin de iki yaşını bitirmiş bir dişi deve zekat vermesi gerekir de böyle bir devesi bulunmaz fakat bir yaşını bitirmiş bir dişi devesi bulunursa, zekat memuru bunu alır ayrıca hangisi kolayına gelirse iki koyun ya da yirmi dirhem daha alır. Kimin bir yaşını bitirmiş bir deveyi zekat olarak vermesi gerekirken o bulunmaz iki yaşını bitirmiş devesi bulunursa onun yerine bu alınır ve zekat memuru iki koyun veya yirmi dirhem o kimseye geri verir. Dört devesi olana zekat düşmez ama mal sahibi arzu ederse verebilir. Otlaklarda beslenen koyunların sayısı kırka ulaşınca bir koyun vermesi gerekir, yüz yirmi adede kadar bu oran değişmez. Yüz yirmi birden iki yüze kadar iki koyun zekat olarak verilir, iki yüz birden üç yüze kadar üç koyun verilir. Üç yüz birden sonra her yüz koyunda bir koyun zekat olarak verilir.

Çok yaşlı özürlü hayvanlarla, sürünün koçu zekat olarak alınmaz ancak mal sahibi kendisi verirse olabilir. Mal sahibi fazla vermemek için zekat memuru da fazla zekat almak için ayrı ayrı hesaplanması gerekenleri bir arada, bir arada olması gerekenleri de ayırarak hesap edemezler. Ortak mallar da zekat olarak alınan hayvan ortaklar tarafından ortaklık oranına göre eşit olarak ödenir. Otlaklarda yayılan hayvanlar kırktan bir eksik olursa bunlara zekat gerekmez ancak mal sahibi isterse verebilir. Gümüşün zekatı kırkta birdir, yüz doksan dirhem gümüşü olana zekat gerekmez ama gümüş sahibi kendisi isterse verebilir. (Buhârî, Zekat: 4; İbn Mâce, Zekat: 10)

11- ZEKATI VERİLMEYEN HAYVANLAR NE YAPARLAR?

2413- Ebu Zer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kimin devesi, sığırı ve koyunu olur da zekatı ödenmez ise o hayvanlar kıyamet günü dünyadakinden daha güçlü daha cüsseli olarak getirilirler de sahiplerini boynuzlarıyla toslarlar ve ayaklarıyla onları teperler, onların sonuncusu çiğneme ve toslama işini bitirince öncekilerden tekrar başlanır ve bu iş, insanların hesapları görülünceye kadar devam eder gider. (İbn Mâce, Zekat: 2; Buhârî, Zekat: 44)

12- ZEKATI FAZLA ALMAK İÇİN ZEKAT MEMURU AYRI MALLARI BİRLEŞTİRMEZ, ZEKAT MÜKELLEFİ DE ZEKAT VERMEMEK İÇİN TEK OLAN MALI AYRI AYRI KİŞİLERE TAKSİM EDEMEZ

2414- Süveyd b. Gafele (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in zekat memuru bize gelmişti. Hemen yanına varıp oturdum, onun şöyle dediğini duydum: “Sütünden istifade için elde tutulan sağmal hayvanlardan zekat alınmaması bize emredildi, ayrıca ayrı ayrı olan malları çok zekat alabilmek için birleştirmememiz, bir olan malı da zekatı düşürmek için ayırmamamız bize emredildi.” Bu arada bir adam yaşlı bir deve getirdi ve bunu al dedi zekat memuru da almadı. (İbn Mâce, Zekat: 11; Dârimi, Zekat: 8)

2415- Vail b. Hucr (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) onu zekat memuru olarak göndermişti. Bir adam zekat olarak hasta ve zayıf bir hayvan getirdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah ve Rasûlü’nün zekat memurunu göndermiştik falan kimse zekat olarak hasta ve zayıf bir deve vermiş. Allah o kimseye de develerine de bereket vermesin.” Peygamber (s.a.v)’in bu sözü o adama ulaşınca güzel bir dişi deve getirerek; Allah ve Rasûlü’nün emrine dönüyorum dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ım ona ve develerine bereketler ver” diye dua etti. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

13- ZEKATINI KENDİLİĞİNDEN GETİRENLERE NASIL DUA EDİLMİŞTİ?

2416- Abdullah b. Evfa (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e bir toplum zekatlarını kendi elleriyle getirip teslim etmişti. Rasûlullah (s.a.v) onlara şöyle dua etmişti: “Allah’ım falan aileye rahmet et” daha sonra babam da zekatını getirmişti. Onada şöyle dua etmişti: “Allah’ım Ebu Efva ailesine rahmet et.” (Müslim, Zekat: 54; Ebû Davud, Zekat: 6)

14- ZEKAT MEMURU MEMNUN EDİLMELİ

2417- Cerir (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedevilerden bir gurup Rasûlullah (s.a.v)’a gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü! Senin zekat memurların gelip bize zulmediyorlar” dedi. Peygamber (s.a.v): “Memurlarınızı memnun ediniz” buyurdu. Bedeviler: “Ya zulmederlerse” deyince, yine: “Memurlarınızı memnun ediniz” buyurdu. Bedeviler tekrar: “Ya zulmederlerse” deyince, Rasûlullah (s.a.v) yine: “Memurları memnun ediniz” buyurdu. Cerir diyor ki: Rasûlullah (s.a.v)’in bu sözlerini duyalıdan beri hiçbir zekat memuru benden memnun olmaksızın dönmedi. (Ebû Davud, Zekat: 5; Müslim, Zekat: 55)

2418- Cerir (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Zekat memuru size geldiğinde mutlaka sizden razı olmuş olarak dönsün.” (Müslim, Zekat: 55; Tirmizî, Zekat: 20)

15- ZEKAT MÜKELLEFİ VE ZEKAT MEMURU İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?

2419- Müslim b. Sefine (r.a) anlatıyor: İbn Alkame, babamı kavmin tahsildarı olarak tayin etti ve zekatlarını toplamasını emretti. Bunun üzerine babam beni bir gurubun zekatını almam için kavmin yanına gönderdi. Ben de çıkıp o kavimden Sa’r adı verilen yaşlı bir ihtiyarın yanına geldim ve: “Babam beni koyunlarının zekatını vermen için gönderdi” dedim. O da: “Yeğenim nasıl alacaksın?” dedi. Ben de: “Seçeceğiz hatta hayvanların memelerini dahi ölçeceğiz” dedim. Sa’r Yeğenim, sana bir şey anlatayım dedi. Ben Rasûlullah (s.a.v) zamanında şu vadilerin birinde koyunlarımın başında idim. Develeri üzerinde iki adam gelerek: “Biz Rasûlullah (s.a.v)’in görevli memurlarıyız, koyunların zekatını almaya geldik” dediler. Ben de: “Ne vermem gerekiyor?” dedim. “Bir koyun” dediler. Ben de bunun üzerine etli ve gürbüz bir hayvanı vermeye karar verdim. Hemen koyunu tutup memurlara getirdim. Memurların birisi bana: “Bu çift sayılır, kuzulayacaktır. Rasûlullah (s.a.v) bize kuzulayacak hayvanlardan almamızı yasakladı” dedi. Ben de biraz aşağı olan ve kuzulayabilecek yaşta bir koyunu kendilerine getirdim. “Onu ver” dediler. Ben de devenin üzerine kaldırdım onlar da koyunu alıp gittiler. (Ebû Davud, Zekat: 5; Müsned: 14880)

2420- Ebu Hüreyre (r.a) Ömer’den naklediyor: Rasûlullah (s.a.v) zekat toplanmasını emretmişti, kendisine denildi ki: İbn Cemil, Halid b. Velid ve Abbas b. Abdülmuttalib zekat vermekten uzak duruyorlar. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İbn Cemil önceleri fakirdi Allah onu zengin etti, buna rağmen zakatı vermiyor. Halid’e gelince siz ona zulmediyorsunuz çünkü o zırh ve tüm harp malzemelerini Allah yolunda kullanılsın diye vakfetmiştir. Rasûlullah (s.a.v)’in amcası Abbas b. Abdulmuttalib’e gelince onun zekatıyla birlikte bir misli kadar daha vermesi gerekir.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2421- Abdullah b. Hilal es Sekafi (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden sonra bir oğlak veya koyunun zekatı yüzünden neredeyse öldürülecektim” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Eğer toplanan bu zekatlar muhacirlerin fakirlerine verilmemiş olsaydı onu almazdım” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

16- ATLAR İÇİN ZEKAT OLUR MU?

2422- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın kölesine ve atına zekat gerekmez.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2423- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın kölesine ve atına zekat gerekmez.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2424- Ebu Hüreyre (r.a)’nin merfu olarak rivâyet ettiğine göre; “Müslüman kimsenin kölesinden ve atından zekat almak yoktur” demiştir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2425- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kişinin atı ve kölesi için zekat gerekmez.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

17- KÖLELER İÇİN ZEKAT GEREKİR Mİ?

2426- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslüman’ın kölesine ve atına zekat düşmez.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2427- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın kölesine ve atına zekat yoktur.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

18- GÜMÜŞÜN ZEKATI NASILDIR?

2428- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş ukıyyeden aşağı gümüş için, beş deveden azı için ve beş vesak’ın altındaki mahsuller için zekat (öşür) gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)

2429- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Beş vesaktan az hurma için zekat (öşür) gerekmez. Beş ukiyyeden az olan gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveden aşağısına da zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)

2430- Ebu Said el Hudrî (r.a), Rasûlullah (s.a.v)’i şöyle derken işitmiştir: “Beş vesaktan az olan hurma (ve ürünlere öşür) zekat yoktur. Beş ukiyyeden az olan gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveden az olan deveye de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)

2431- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Beş ukıyye’den az gümüşe zekat düşmez, beş taneden az olan deveye de zekat düşmez. Beş vesaktan az olan ürünlere de (öşür) zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)

2432- Ali (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Atlardan ve gümüşlerden zekat almıyorum, diğer mallarınızda iki yüz de beş oranında zekatını veriniz.” (Tirmizî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat: 4)

2433- Ali (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Atlardan ve gümüşten zekat almıyorum, iki yüzden aşağısı için zekat yoktur.” (Tirmizî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat: 4)

19- SÜS EŞYALARININ ZEKATI

2434- Amr b. Şuayb (r.a), babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Yemenli bir kadın Rasûlullah (s.a.v)’e geldi. Yanında bir kız çocuğu vardı çocuğun elinde iki tane kalın altın bilezik vardı. Rasûlullah (s.a.v): “Bunların zekatını verdin mi?” buyurdu. Kadın: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Aziz ve Celil olan Allah’ın kıyamet günü onların yerine iki tane ateşten bilezik takması seni sevindirir mi?” buyurdu. Bunun üzerine kadın ikisini de çıkararak Peygamber (s.a.v)’uzattı ve, bu iki bilezikte Allah ve Rasûlüne aittir dedi. (Ebû Davud, Zekat: 3; Müsned: 6159)

20- ZEKAT VERMEYENLERİN AHİRETTEKİ DURUMLARI

2435- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mallarınızın zekatını vermeyenlere kıyamet günü o malları kel başlı ve iki boynuzlu yılan olarak gösterilecektir. Yılan kendisine sarılarak veya yapışarak: Ben senin dünyada zekatını vermediğin hazinenim, ben senin dünyada zekatını vermediğin hazinenim der.” (Müsned: 6159)

2436- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah kime mal verir de o da zekatını vermezse, kıyamet günü zekatını vermediği o malları kel başı çift boynuzlu bir yılan şekline getirilir ve ağzıyla o kimseyi yakalayarak: “Ben senin malınım, ben senin hazinelerinim diyecektir.” Daha sonra Rasûlullah (s.a.v), Al-i İmrân 180. ayetini okudu: “Allah’ın kendilerine ikram edip verdiği malları infak etmekte cimrilik edenler, o biriktirdikleri malların kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onlar için pek kötüdür. Bu derece cimrice sarıldıkları şey kıyamet günü boyunlarına tasma gibi geçirilecektir…” (Tirmizî, Tefsirul Kur’an: 4; İbn Mâce, Zekat: 2)

21- HURMANIN ZEKATI

2437- Ebu Said el Hudri (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesaktan az olan tahıl ve hurma için zekat yoktur.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)

22- BUĞDAYIN ZEKATI

2438- Ebu Said el Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesak’a ulaşıncaya kadar buğdaya ve hurmaya zekat gerekmez. Beş ukıyye oluncaya kadar, gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveye kadar da zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)

23- HUBUBATIN ZEKATI

2439- Ebu Said el Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesak’a ulaşıncaya kadar hububat ve hurmada zekat gerekmez. Beş deveden az olursa yine zekat gerekmez. Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)

24- NE KADAR MALA ZEKAT GEREKİR?

2440- Ebu Said (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş ukiyyeden az gümüşe zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)

2441- Ebu Said el Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez. Develer beşten az olursa ona da zekat gerekmez. Beş vesaktan az mahsullere de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)

25- ONDA BİR VE YİRMİDE BİR ZEKAT (ÖŞÜR)NE ZAMAN VERİLİR?

2442- Sâlim (r.a)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yağmurla, nehir suyuyla, kaynak sularıyla (yani emek istemeyen suyla) sulanan arazinin gelirinden onda bir zekat (öşür) vardır. Taşıma su ile veya benzeri şekillerde (emek ve masraf isteyen) sularla sulanan arazinin gelirinden ise yirmide bir zekat (öşür) vardır.” (Buhârî, Zekat: 56; Ebû Davud, Zekat: 11)

2443- Câbir b. Abdullah (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yağmurla, nehirle ve pınarlarla sulanan arazinin gelirinden onda bir zekat (öşür) alınır. Taşıma veya kuyudan çekerek sulanan arazinin gelirinden ise yirmide bir zekat (öşür) alınır.” (Müslim, Zekat; 1Ebû Davud, Zekat: 11)

2444- Muaz (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) beni Yemen’e gönderirken; “Yağmurla sulanan arazinin mahsulünden onda bir zekat (öşür) taşıma sularla ve kuyudan çekerek yapılan sulamalarda ise yirmide bir zekat (öşür) almamı emretti.” (İbn Mâce, Zekat: 17; Dârimi, Zekat: 29)

26- ZEKATI TAHMİN İLE ALAN ZEKAT MEMURU NE YAPMALI?

2445- Sehl b. ebi Hasme (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir çarşıda iken zekat memuru bize gelerek, Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Zekatı tahmin üzere alacağınız zaman üçte birini bırakarak alınız.” (Ebû Davud, Zekat: 14; Tirmizî, Zekat: 17)

27- ZEKAT VERİRKEN KÖTÜ OLANI SEÇİP VERMEYİN.

2446- Ebu Ümâme Sehl b. Huneyf (r.a) Allah’ın Bakara 267. ayeti olan; “Ey iman edenler, kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz ürünlerden başkaları için harcayın. Özellikle kötü olanı seçmeyin, gözünüzü yummadan alamayacağınız şeyleri mi veriyorsunuz…?” Hakkında rengi bozuk, kalitesi düşük hurma olarak tefsir etmiştir. Rasûlullah (s.a.v) işe yaramayan, düşük kaliteli şeylerin zekat olarak alınmasını yasak etmişti. (Ebû Davud, Zekat: 16)

2447- Avf b. Malik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) elinde bir asa ile çıkageldi. Bir adam mescide kötü bir hurma dalı asmıştı. Rasûlullah (s.a.v) bu salkımı bastonuyla dürtmeye başladı ve şöyle buyurdu: “Eğer bu hurmanın sahibi isteseydi bundan daha iyisini de tasadduk edebilirdi. Bu sadakanın sahibi kıyamet günü kötü hurma yiyecektir.” (Ebû Davud, Zekat: 16; İbn Mâce, Zekat: 19)

28- MADENLERİN ZEKAT ORANI KAÇTIR?

2448- Amr b. Şuayb (r.a) babasından ve dedesinden rivâyet ederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’e buluntu eşya hakkında soruldu da işlek bir yolda veya bir yerleşim merkezinde buldunsa bir yıl özellikleriyle birlikte ilân et. Sahibi gelirse sahibine ver gelmezse senin olur. Eğer o eşya işlek olmayan bir yolda ve yerleşim merkezinde değil de başka yerlerde bulunmuşsa defineler ve hazineler gibidir, onlardan beşte bir zekat alınır. (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)

2449- Ebu Hüreyre (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Sahibinden kaçıp başkasına zarar veren hayvanın yaptığı zarar tazmin edilmez. Su kuyusuna düşen ve ölen kimseye de, maden ocaklarında ölen kimselere de tazminat ve fidye bedeli ödenmez. Define ve hazinelerde beşte bir zekat verilmesi gerekir.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)

2450- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle demiştir: “Sahibinden kaçıp kurtulan ve zarar veren hayvanın verdiği zarar tazmin edilmez. Su kuyusuna ve maden ocağına düşüp ölen kimseler için de tazminat ödenmez. Define ve hazinelere beşte bir zekat ödenmesi gerekir.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)

2451- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kuyuya düşen kimseye kuyu sahibi tarafından tazminat ödenmez, sahibinden kaçıp kurtulan hayvanın yaptığı zarar tazmin edilmez, maden kuyusunda ölen kimseye de tazminat ödenmesi gerekmez. Defineler de beşte bir zekat vardır.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)

29- BAL İÇİN ZEKAT VAR MIDIR?

2452- Amr b. Şuayb (r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: “Hilal, kendisine ait olan balın öşürünü vermek üzere Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve Selebe vadisinin kendisine tahsis edilmesini istedi. Rasûlullah (s.a.v)’de o vadiyi ona tahsis etti. Ömer b. Hattab halife olunca, Sufyan b. Vehb, Ömer’e bir mektup yazarak o vadinin durumunu sordu. Ömer de şu cevabı verdi: “Rasûlullah (s.a.v)’e verdiği gibi balının öşürünü bana da öderse o vadi onun himayesinde kalabilir. Aksi takdirde oradaki arılar sahipsiz sayılır, isteyen o ballardan istifade edebilir.” (Ebû Davud, Zekat: 17; Dârimi, Zekat: 29)

30- RAMAZAN AYI ZEKATI (FİTRE) NİN MİKTARI NE KADARDIR?

2453- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v): “Hür, köle, kadın, erkek her bir kimse için bir sa’ hurma veya bir sa’ arpa miktarını fitre olarak vermelerini emretmiştir. Müslümanlar bunu yarım sa’ buğdaya denk tutmuşlardır.” (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

31- KÖLELER İÇİN FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?

2454- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) kadın, erkek, hür, köle herkes için bir sa’ hurma ve arpanın fıtır sadakası olarak (fitre) verilmesini emretti. İbn Ömer diyor ki: Daha sonraları insanlar bu miktarı yarım sa’ buğdaya denk tutarak buğdaydan da yarım sa’ miktarı fitre verdiler. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

32- ÇOCUKLAR İÇİN DE FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?

2455- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Ramazan zekatı (fitre) olarak her kimse için küçük büyük, hür köle, kadın için bir sa’ hurma ve bir sa’ arpa verilmesini emretti. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

33- FİTRE ZİMMİLERE DEĞİL MÜSLÜMANLARA FARZDIR

2456- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Ramazan da fitre vermeyi Müslümanlardan hür, köle, erkek, dişi herkes için arpadan ve hurmadan bir sa’ olarak verilmesini emretmiştir.” (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

2457- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), fitre olarak hurmadan ve arpadan bir sa’ miktarı verilmesini; hür, köle, erkek, dişi, küçük, büyük Müslümanlardan herkesin vermesini emretmiş ve bayram namazından çıkmadan önce verilmesi gerektiğini de belirtmiştir. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

34- BİR SA’ BİR KİŞİNİN SABAH AKŞAM DOYABİLECEĞİ MİKTAR MIDIR?

2458- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), fıtır sadakası (fitre) olarak; küçük, büyük, kadın, erkek, hür, köle, herkes için hurmadan ve arpadan bir sa’ verilmesini emretmiştir. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

35- SADAKA-I FITR (FİTRE) ZEKATTAN ÖNCE FARZ KILINMIŞTIR

2459- Kays b. Sa’d b. Ubâde (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz aşura günü oruç tutar ve fitremizi de verirdik. Bir Ramazan ayı girince zekat vermekte farz kılındı, fitre konusunda da bir emir ve yasak daha gelmedi de biz fitremizi verip duruyoruz. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)

2460- Kays b. Sa’d (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize fıtır sadakasını vermemizi zekat farz kılınmazdan önce emretmişti. Zekat farz kılınınca fitre vermeyi emretmedi ve yasaklamadı. Biz de fitre vermeye devam ediyoruz. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

36- FİTRENİN MİKTARI VE ÖLÇÜSÜ NEDİR?

2461- Hasan-ı Basri (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas Basra’da vali iken Ramazan’ın sonunda orucunuzun zekatı olan fitrenizi veriniz dedi. İnsanlar birbirine bakışmaya başladılar. İbn Abbas: Burada Medineli kim varsa kalksın ve kardeşlerine bu fitreyi öğretsin çünkü onlar bilmiyorlar.

Bu vergi Rasûlullah (s.a.v)’in her erkek, kadın, hür, köle, için arpadan ve hurmadan bir sa’ buğdaydan da yarım sa’ verilmesi gereken bir vergidir. Bunun üzerine oradakiler kalkıp gittiler. (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned: 1914)

2462- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, fıtır sadakası (fitre) konusunda şöyle demiştir: “Buğday, hurma, arpa ve yulaftan birer sa’ miktarı verilir.” (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned: 1914)

2463- Ebu Reca’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas (r.a)’ın Basra’daki minber de şöyle dediğini duydum: “Fıtır sadakası yiyeceklerden bir sa’ miktarı verilir.” (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned: 1914)

37- PEYNİR KURUSUNDAN DA FİTRE VERİLİR Mİ?

2464- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) fitreyi arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, keş (kurutulmuş peynir) den de bir sa’ olarak verilmesini emretti. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

38- KURU ÜZÜMDEN DE FİTRE VERİLİR Mİ?

2465- Ebu Said (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) aramızda iken biz fitreyi yiyeceklerden, arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve keş (kurutulmuş peynir)’den birer sa’ olarak verirdik.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

2466- Ebu Said (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) aramızda iken biz fıtır sadakası denilen fitreyi yiyeceklerden bir sa’, hurmadan bir sa’, arpadan bir sa’, keş (kurutulmuş peynir)’den de yine bir sa’ olarak verirdik. Muaviye, Şam’dan gelinceye kadar bunda bir değişiklik olmadı. Muaviye: Şam buğdayının iki müddünün bu maddelere denk olduğunu söyledi. Bunun üzerine Müslümanlar buğday için bu ölçüyü esas aldılar. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

39- UNDAN DA FİTRE VERİLEBİLİR Mİ?

2467- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında biz fitreyi hurmadan bir sa’, arpadan bir sa’, kuru üzümden bir sa’, undan bir sa’, keşten bir sa’, yulaftan da bir sa’ olarak verirdik. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

40- BUĞDAYDAN FİTRE MİKTARI NEDİR?

2468- Hasan-ı Basri (r.a)’den rivâyete göre, İbn Abbas Basra’da bir konuşma yaparak şöyle dedi: “Orucunuzun zekatını veriniz.” Bunun üzerine halk birbirine bakmaya başladı. İbn Abbas bunun üzerine: Medineli kim varsa kalkıp kardeşlerine oruç zekatı olan fitreyi öğretsinler çünkü onlar bilmiyorlar Rasûlullah (s.a.v): “Fıtır sadakasını küçük, büyük, hür, köle, erkek, kadın, yarım sa’ buğdaydan, bir sa’ hurmadan, bir sa’ arpadan verilmesini emretti.” Hasan diyor ki: Ali şöyle dedi: “Allah size bol bol verirse sizde bol olarak buğday ve benzeri şeylerden birer sa’ veriniz” dedi. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

41- YULAF VE ÇAVDARDAN FİTRE VERİLİR Mİ?

2469- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında Müslümanlar fitreyi; arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, yulaf ve kuru üzümden de bir sa’ olarak verirlerdi. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

42- ARPADAN FİTRE NE KADAR VERİLİR?

2470- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında fitreyi arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, kuru üzümden bir sa’, keş’ten bir sa’ olarak verirdik. Muaviye zamanına kadar bu iş böylece devam etti. Muaviye: “Bana kalırsa iki müd şam buğdayı bir sa’ arpaya denktir.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

43- KEŞ (KURUTULMUŞ PEYNİR) DEN FİTRE NE KADAR VERİLİR?

2471- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında sadaka-ı fıtrı, hurmadan bir sa’, arpadan bir sa’, keş’ten bir sa’ olarak verirdik başka şeylerden vermezdik. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

44- SA’ NE KADARLIK BİR ÖLÇÜDÜR?

2472- Cuayd (r.a), Saib b. Yezid’ten şöyle söylediğini işitmiştir: “Rasûlullah (s.a.v) zamanında bir sa’ bu günkü kullandığınız bir müd ile üçte bir müd kadardı.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

2473- İbn Ömer (r.a) Peygamber (s.a.v)’den naklederek şöyle diyor: “Ölçeklerde esas Medine ölçeğidir. Ağırlık ölçüsünde esas ise Mekkelilerin ölçeğidir.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta’, Zekat: 28)

45- FİTRE NE ZAMAN VERİLMELİ?

2474- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Fitrenin cemaat bayram namazından çıkmadan önce verilmesi gerektiğini emretti.” (Tirmizî, Zekat: 36; Müslim, Zekat: 5)

46- ZEKAT BİR BÖLGEDEN DİĞER BÖLGEYE AKTARILABİLİR Mİ?

2475- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştu: “Sen kitap ehli bir topluma gidiyorsun. Onları Allah’tan başka ilâh olmadığına, benim de Allah’ın kulu ve elçisi olduğuma şehadet etmeye davet et, kabul ederlerse Allah’ın kendilerine günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu da kabul ederlerse Allah’ın onların zenginlerinin mallarından alınıp fakirlere dağıtılması için zekat vermeleri gerektiğini onlara bildir. Bunu kabul edip itaat ederlerse onların mallarından en iyilerini zekat olarak almamaya çalış. Mazlumun bedduasından sakın çünkü mazlumla Allah arasında hiçbir engel yoktur yani duası mutlaka kabul edilir.” (İbn Mâce, Zekat: 1; Dârimi, Zekat: 1)

47- ZENGİN KİMSEYE DE FARKINDA OLMADAN ZEKAT VERİLİR Mİ?

2476- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Adamın biri mutlaka zekatımı (geceleyin) vereceğim diyerek zekatını bir hırsıza verdi. Bunun üzerine halk arasında hırsıza zekat verildi diye konuşulmaya başlandı. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun, bu verdiğim zekat hırsıza gitti fakat mutlaka yine zekatımı (geceleyin) vereceğim dedi. bu sefer zekatı fahişe bir kadına ulaştı. Bu sefer halk zina eden bir kadına zekat verilmiş diye konuşmaya başladılar. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun, bu verdiğim zekat da zina eden birine ulaşmış ama ben yine (geceleyin) zekat vereceğim dedi. Bu sefer de zekatı bir zengine verilmiş oldu. Halk tekrar bir zengine zekat verilmiş diye konuşmaya başladılar. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun, bu verdiğim zekatlar hırsıza, fahişe kadına ve bir zengine verilmiş oldu diye üzüldü. Bunun üzerine adama rüyasında şöyle denildi. Verdiğin zekatların kabul edildi. Zekatını verdiğin fahişe kadın iffetli biri haline geldi. Diğer verdiğin kimse, hırsızlığı bırakıp doğru bir hayata başladı. Zengin kimse ise, senin verdiğinden ibret alıp Allah’ın kendisine verdiği maldan infak etmeye başladı. (Buhârî, Zekat: 15; Müslim, Zekat: 24)

48- HARAM MALDAN ZEKAT VERİLİR Mİ?

2477- Ebu’l Melîh (r.a) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Allah abdestsiz namazı kabul etmez, çalıntı (ve haram olan) mallardan zekat olmaz.” (Buhârî, Zekat: 8; İbn Mâce, Tahara: 17)

2478- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah, bir kimsenin helâl olarak kazandığı maldan verdiği zekatı sağ eliyle alıp mutlaka kabul eder. Bu verilen zekat bir hurma kadar bile olsa… O rahman olan Allah’ın avucunda sizin tayınızı ve deve yavrunuzu besleyip büyüttüğünüz gibi dağdan büyük oluncaya kadar artıp büyür.” (Buhârî, Zekat: 8; İbn Mâce, Tahara: 17)

49- HERKES DURUMUNA GÖRE İNFAK ETMELİ

2479- Abdullah b. Hubşî el Has’amî (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’e hangi amelin daha değerli olduğu soruldu. O da şöyle buyurdu: “İçersinde şüphe olmayan iman, ganimet malından çalmaksızın yapılan cihad, gereğine göre yapılan hactır” buyurdu. Bu sefer hangi namazın daha değerli olduğu soruldu. “Kunut’u uzun olan namazlardır” buyurdu. Hangi zekat daha değerlidir denilince de: “Duruma göre verilen zekattır” buyurdu. Hangi hicret daha değerlidir diye soruldu; “Allah’ın haramlarından uzaklaşmaktır” buyurdu. Hangi cihad daha değerlidir diye soruldu. “Müşriklere karşı mal ve can ile yapılan cihaddır” buyurdu. Hangi şehidlik daha değerlidir denilince de: “Kanı akarak ve atı kesilip öldürülen kimsenin şehidliğidir” buyurdu. (Ebû Davud, Salat: 347; Dârimi, Salat: 135)

2480- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Durumuna göre bir dirhem yüz bin dirhemi geçebilir.” “Oradakiler bu nasıl olur?” dediler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir adamın iki dirhemi olsa bir dirhemini tasadduk etse; diğer adamın da pek çok malı olmuş olsa da ondan alıp yüz bin dirhemini infak etse durum nasıl olur? Bir düşünün..!” (Buhârî, Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)

2481- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir dirhemin değeri sevapça yüzbin dirhemin değerini geçer.” Oradakiler: “Ey Allah’ın Rasûlü! bu nasıl oluyor?” dediler. “Bir adam düşünün ki iki dirhemi vardır birini sadaka olarak verir, bir de çokca serveti olan ve ondan yüz bin dirhemi sadaka olarak vereni düşünün…!” buyurdu. (Buhârî, Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)

2482- Ebu Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) sadaka vermemizi emrederdi de pek çoğumuz sadaka verebilecek bir şeyler bulamazdı fakat pazara gider yaptığı hamallığın karşılığı olan bir müddü alır ve onu sadaka olarak Rasûlullah (s.a.v)’e verirdik. Bakıyorum ki o gün bir dirhemi olmayanların bugün yüz binleri var.” (Buhârî, Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)

2483- Ebu Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize sadaka vermemizi emredince, Ebu Akîl yarım sa’ kadar sadaka verdi. Bir başkası da ondan biraz fazla getirince, Münafıklar: “Aziz ve Celil olan Allah zengindir bu sadakaya ihtiyacı yoktur” dediler. Diğer çokça veren kimse de gösteriş için bunu vermiştir deyince; Tevbe Sûresi 79. ayeti nazil oldu: “Bu münafıklar Allah yolunda vermekle yükümlü olduğundan fazlasını veren zengin mü’minlere ve hem de mevcut durumlarının elverdiği şekilde az veren mü’minlere dil uzatıp onlarla alay eden kimselerdir… Allah onların bu alay ve küçümsemelerini kendilerine geri çevirecek ve onları maskara edecektir. Onlar için çetin bir azâb vardır.” (Buhârî, Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)

50- HANGİ EL DAHA ÜSTÜNDÜR?

2484- Hakîm b. Hızam (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den istedim verdi. Sonra istedim yine verdi. Yine istedim yine verdi ve şöyle buyurdu: “Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır, gönül hoşluğuyla alan kimse için bereketlenir kim de küçümseyerek ve azımsayarak alırsa hiç bereketlenmez. Böyle kimseler yiyip de doymayan kimseler gibidir. Veren el alan elden daima üstündür.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

51- ÜSTÜN EL HANGİSİDİR?

2485- Tarık el Muharibî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medine’ye geldik Rasûlullah (s.a.v) insanlara minberde hutbe verip şöyle buyuruyordu: “Veren el üstündür. Yedirip içirmeye geçimini üstlendiğin kimselerden başla; annen, baban, erkek ve kız kardeşlerin… Sonra yakınlık durumuna göre devam et.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

52- ALAN EL HANGİSİDİR?

2486- Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) sadaka ve dilenmekten uzak durmak konularından bahsetti ve şöyle buyurdu: “Veren el alan elden daha üstün ve hayırlıdır. Üstün olan el infak edip veren eldir. Aşağı olan ve alan el ise dilencilik yapan eldir.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

53- SADAKA FAZLA MALDAN VERİLMELİDİR

2487- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadakanın hayırlısı veren kimseyi güç duruma sokmayandır. Veren el alan elden daima üstündür. Vermeye ve infak etmeye geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden başla.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

54- KİMLERİN GEÇİMİ SAĞLANMALIDIR?

2488- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadaka veriniz.” Bunun üzerine bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! yanımda bir dinar var, kim için harcamalıyım?” dedi. “Onu kendin için harca” buyurdu. Adam: “Başka bir dinar daha var” deyince, “Onu da hanımın için harca” buyurdu. Adam: “Başka bir dinar daha var” deyince, Rasûlullah (s.a.v): “Çocuğun için harca” buyurdu. Adam: “Bir daha var” deyince: “Hizmetçin için harca” buyurdu. Adam: “Bir dinar daha var” deyince: “Sen daha iyi bilirsin” buyurdu. (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

55- SADAKAYA MUHTAÇ OLAN, SADAKA VERİRSE NE OLUR?

2489- Ebu Said (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) hutbe okurken bir adam mescide girdi. Rasûlullah (s.a.v) ona: “İki rekat namaz kıl” buyurdu. İkinci hafta yine adam cumaya geldi. Rasûlullah (s.a.v) yine o adama: “İki rekat namaz kıl” buyurdu. Üçüncü hafta yine geldi Peygamber (s.a.v): “İki rekat namaz kıl” buyurdu. Sonra da cemaate “Bu adama sadaka veriniz” buyurdu. Ona iki elbise verdik. Daha sonra Peygamber (s.a.v) yine: “Sadaka veriniz” deyince adam kendisine verilen iki elbiseden birini çıkardı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Görmüyor musunuz mescide kötü bir kıyafetle gelmişti, kendisine anlayışla davranarak sadaka vereceğinizi tahmin edip ümid etmiştim fakat bunu yapmadınız. Ben de sadaka veriniz dedim sizlerde sadaka verdiniz, Bende iki elbise vermiştim. Sonra tekrar sadaka verin deyince o adam da elbisesinin birini çıkarıp sadaka olarak veriyor.” Rasûlullah (s.a.v), adama: “Elbiseni al diye” azarladı. (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)

56- KÖLE, EFENDİSİNİN MALINDAN SADAKA VERİR Mİ?

2490- Yezid b. Ebu Ubeyd (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Âb-ıllahm’ın kölesi Umeyr’den işittim şöyle demişti: “Efendim bana kurutmak için et doğramamı emretmişti o sırada bir fakir geldi, o etten o fakire de vermiştim. Durumu öğrenen efendim beni dövdü. Ben de doğruca Peygamber (s.a.v)’e gittim. Peygamber (s.a.v), efendimi çağırttı ve: “Niçin dövdün?” diye sordu. Efendim de: “Benim emrim olmadan benim yiyeceğimi başkalarına yediriyor” cevabını verdi -bir başka defa da emrim olmaksızın- dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Mükafatı ikinizindir” buyurdu. (İbn Mâce, Ticaret: 66; Müslim, Zekat: 26)

2491- Ebu Musa (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her Müslüman’ın sadaka vermesi lazımdır.” Bunun üzerine, “Ya bir şey bulamazsa” diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v): “Elinin emeğiyle kazanır hem kendisi faydalanır hem de sadaka verir” buyurdu. Oradakiler tekrar: “Ya çalışamaz ise” dediler. Rasûlullah (s.a.v): “İhtiyacı olan birine bedenen yardım eder” buyurdular. “Bunu da yapamaz ise” denildi. Rasûlullah (s.a.v): “İyiliği emreder” buyurdu. “Bunu da yapamazsa” denildi. “Kötülüğün yapılmasına engel olur çünkü buda bir sadakadır” buyurdu. (Müslim, Zekat: 16; Buhârî, Zekat: 26)

57- KADIN KOCASININ EVİNDEN SADAKA VERİR Mİ?

2492- Aişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın kocasının evinden bir şeyler tasadduk ederse kadına da sevap yazılır kocasına da aynen sevap yazılır, malın bekçisi ve hizmetçisi durumunda olan kimse için de durum aynıdır. Hepsine aynı sevap yazılır, kocaya kazancından dolayı hanımına veya hizmetçiye de harcamadan dolayı sevap yazılır ve hiçbirinin sevabı diğerinden eksik olmaz.” (Tirmizî, Zekat: 34; Ebû Davud, Büyü’: 86)

58- KADIN KOCASININ İZNİ OLMADAN TASADDUK EDER Mİ?

2493- Abdullah b. Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Mekkeyi fethettiği gün ayağa kalkarak bir konuşma yaptı ve bu konuşmada: “Kadının kocasından izinsiz sadaka vermesi caiz değildir” demişti. (Tirmizî, Zekat: 34; Ebû Davud, Büyü’: 86)

59- “ELİ UZUN OLMAK” NE DEMEKTİR

2494- Aişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in hanımları bir gün toplanarak: Senden sonra ilk önce kim vefat edecek diye Peygamber (s.a.v)’e sordular. O da: “Eli uzun olanınız” buyurdu. Bunun üzerine bir kamış parçası alarak ellerini ölçmeye başladılar… Peygamber (s.a.v)’den sonra ilk vefat eden, Sevde oldu. Çünkü o çok sadaka verirdi, elinin uzun olması demek çok sadaka vermesi demektir. (Buhârî, Zekat: 12; Müslim, Fedailü’s Sahabe: 17)

60- HANGİ SADAKA DAHA DEĞERLİDİR?

2495- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e hangi sadaka daha değerlidir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Sıhhatli ve sağlam, zenginliğe karşı hırslı olduğun, çok yaşamayı ümid ettiğin ve fakirleşmeden korktuğun andaki yaptığın sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Vesaya: 7; Ebû Davud, Vesaya: 3)

2496- Hakim b. Hizam (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadakaların en değerlisi verilen kimseyi ihtiyaçtan kurtarandır veren el alan elden üstündür, harcamaya geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden başla.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)

2497- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadakanın en değerlisi verilen kimseyi ihtiyaçtan kurtaran şekilde olanıdır. Harcamaya geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden başla.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)

2498- Ebu Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse karşılığını Allah’tan bekleyerek geçimini sağlamakla mükellef olduğu kimselere harcamada bulunursa bu onun için sadakadır.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)

2499- Câbir (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uzre oğullarından bir adam arkasından yani kölenin haberi olmadan kölesini azâd etmişti. Bu durum Rasûlullah (s.a.v)’e ulaşınca Rasûlullah (s.a.v) adama: “O köleden başka malın var mı?” buyurdu. Adam: “Hayır” deyince, Rasûlullah (s.a.v): “Bu köleyi benden kim satın alır?” buyurdu. Nuaym b. Abdullah el Adevî sekiz yüz dirheme satın aldı. Rasûlullah (s.a.v) bu parayı götürüp adama verdi ve: “Önce kendinden başlayarak bu parayı harca; eğer artar ise çoluk çocuğuna yine artar ise yakınlarına harca yine artar ise sağındaki solundaki yakınlarına harca” buyurdu. (Müslim, Zekat:13; Ebû Davud, Itk: 9)

61- CİMRİ KİMSENİN SADAKASI

2500- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Eli açık devamlı infak eden bir kimseyle cimrinin durumu şöyledir: “İki adam vardır ki demirden cübbe giymişler boyunlarından göğüslerine doğru sarkmıştır. Eli açık kimse bir sadaka vermek istediği zaman bu cübbe veya zırh genişler parmaklarının üzerini örtünceye kadar ve ayak izlerini silinceye kadar uzar. Cimri kimse sadaka vermek istediği zaman zırh veya cübbe daralır her bir halka bulunduğu yere yapışır.

Ebu Hüreyre diyor ki: Rasûlullah (s.a.v) şöyle demek istemiştir: O kimse o cübbeyi genişletmeye çalışır fakat genişletemez.

Tavus diyor ki: Ebu Hureyre’den işittim eliyle işaret ve genişletmeye çalışır fakat genişletemez diyordu. (Buhârî, Zekat: 29; Müslim, Zekat: 23)

2501- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cimri ile eli açık kimsenin durumu üzerlerinde demirden zırh giymiş kimseler gibidir. Demirden zırh; parmak uçlarından boyunlarına kadar çıkmıştır. Cömert kimse sadaka vermek istediğinde ayak izlerini silecek kadar genişleyip uzar. Cimri kimse bir şeyler vermek istediğinde cübbesi büzülür ve her halkası kendi yerine yapışır ve iki elini parmak uçlarından boynuna kadar sıkıştırır.” Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Zırhı genişletmeye çalışır fakat genişletemez.” (Buhârî, Zekat: 30; Müslim, Zekat: 23)

62- SAYMADAN VERMEK

2502- Sehl b. Huneyf (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün mescidde Ensar ve Muhacirlerle birlikte otururken Hz Aişe ile görüşmek üzere izin alması için bir adamı gönderdik. Bizler yanına girince şöyle dedi: Bir defasında bana bir dilenci geldi. Yanımda da Rasûlullah (s.a.v) vardı bir şey verilmesini emrettim ve verilecek şeyi getirttim ve ona baktım. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Evine senin haberin olmadan hiçbir şeyin girip çıkmasını istemiyor musun?” Ben de: “Evet” dedim. Bu sefer şöyle buyurdu: “Ey Aişe dur! Bu kadar hesapçı olma, sayarak verme! Allah’ta sana sayarak verir.” (Ebû Davud, Zekat: 46; Müslim, Zekat: 28)

2503- Esma binti Ebu Bekir (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) kendisine şöyle buyurdu: “(Sadaka verirken) sayma, hesaplayarak verme! Allah’ta sana hesaplayarak verir.” (Ebû Davud, Zekat: 46; Müslim, Zekat: 28)

2504- Esma binti Ebî Bekir (r.anha) Peygamber (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Peygamberi! Zübeyr’in getirdiğinden başka hiçbir şeyim yok. Onun bu getirdiklerinden sadaka versem bana günah olur mu?” Peygamber (s.a.v)’de: “Gücün yettiği kadar ver. Kesenin ağzını bağlama Allah’ta sana kısarak verir.” (Ebû Davud, Zekat: 46; Müslim, Zekat: 28)

63- AZ DA OLSA SADAKA MUTLAKA VERİLMELİ

2505- Adiy b. Hatim (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yarım hurmayla bile olsa Cehennem ateşinden korununuz.” (Müslim, Zekat: 20; Ebû Davud, Zekat: 46)

2506- Adiy b. Hatim (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Cehennemden bahsedince ciddi bir tavır takındı ve ondan Allah’a sığındı. -Şu’be diyor ki bu durum üç defa oldu- sonra şöyle buyurdu: “Yarım hurmayla bile olsa Cehennem ateşinden korununuz bunu da bulamaz iseniz güzel söz söyleyiniz.” (Müslim, Zekat: 20; Ebû Davud, Zekat: 46)

64- SADAKA VERMEYE TEŞVİK ETMEK GEREKİR

2507- Münzir b. Cerir (r.a) babasından naklediyor ve şöyle diyor: Günün ortasında Rasûlullah (s.a.v)’la birlikte oturuyorduk. Mudar kabilesinden bir gurup insan elbiseleri yok, ayakları çıplak bir vaziyette kılıçlarını kuşanmış olarak geldiler. Rasûlullah (s.a.v) bunların bu ihtiyaçlı hallerini görünce yüzünün rengi değişti. İçeri girdi sonra çıktı Bilal’e ezan okumasını emretti, kamet getirilip namaz kılındı sonra bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar sizi tek bir candan ondan da eşini yaratan Rabbinin azabından korkun! O Allah ki o (Adem ve Havva’dan) pek çok erkekler ve kadınlar meydana getirdi. Her şeyi kendisinden istediğiniz O, Allah’ın azabından korkun ve akrabalık bağlarını gözetin. Çünkü O Allah, sizin üzerinizde görüp gözeticidir. Allah’ın azabından korunmaya çalışın herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın…” insanlar dinarlarından dirhemlerinden, elbiselerinden buğday ve hurmasından bir hurma kadar bile olsa sadaka verdiler. Ensar’dan bir kimse zor taşıdığı bir sepet hurmayla geldi diğer insanlar da bunu takip ederek bir şeyler getirdiler, getirilen yiyecek ve giyeceklerin iki yığın olduğunu gördüm. Rasûlullah (s.a.v) yüzü güldü ve sevinçten altın gibi parlıyordu. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim İslâm’da iyi bir yol çığır açarsa, o kişiye hem bu yaptığının sevabı hem de bu yolda sevap işleyenlerin sevabı verilir diğerlerinin sevabından da hiçbir şey eksiltilmez. Her kim de İslâm da kötü örnek olacak bir çığır açarsa, hem bunun günahı hem de o yol üzere amel edenlerin günahı o kimseye yazılır ve diğerlerinin günahından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim, Zekat: 20; Ebû Davud, Zekat: 46)

2508- Harise (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Sadaka veriniz öyle bir zaman gelecek ki kişinin sadakasını vermek için götürdüğü kimse dün getirseydin alırdım fakat bugün alamam” diyecektir. (Buhârî, Zekat: 17; Müslim, Zekat: 18)

65- HAYIR (SADAKA) İŞLERİNE VASITA OLMAK

2509- Ebu Musa (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hayır işlerinde vasıta olun ki Allah’ta size lutfuyla muamele etsin Allah, peygamberinin diliyle ne güzel hükmetmiş.” (Buhârî, Edeb: 16; Ebû Davud, Edeb: 124)

2510- Muaviye b. Ebu Sufyan (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bazen bir adam benden bir şeyler ister de ben sizin de o işe vasıta olmanızı istediğim için onu hemen yapıvermem ki siz de sevap kazanasınız.” Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Hayra vasıta olun ki sevap kazanasınız.” (Buhârî, Edeb: 16; Ebû Davud, Edeb: 124)

66- SADAKA VEREN KİBİRLENİR Mİ?

2511- Câbir (r.a) babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Aziz ve Celil olan Allah’ın hoşlandığı kıskançlıklar olduğu gibi kızdığı kibirlilik ve hoşlandığı kibirlikler de vardır. Allah’ın hoşlandığı kıskançlık yerli yerince olan kıskançlıktır. Allah’ın gazaplandığı kıskançlık ise yersiz duyulan kıskançlıktır. Allah’ın hoşlandığı kibir kişinin savaşta ve sadaka verdiği esnadaki kibirdir. Allah’ın hoşlanmayıp kızdığı kibir ise batıl yollar da yapılan kibirdir.” (Ebû Davud, Cihad: 114; Müsned: 21630)

2512- Amr b. Şuayb (r.a) babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yiyiniz, sadaka veriniz, kibir ve israfa kaçmadan da giyininiz.” (İbn Mâce, Libas: 22; Müsned: 6408)

67- SAHİBİNİN İZNİYLE TASADDUKTA BULUNAN KİMSENİN MÜKAFATI

2513- Ebu Musa (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mü’minler birbirleri için bina gibidirler, birbirlerine destek olurlar. Rasûlullah (s.a.v) şöyle devam etti. Efendisinin mali konularda yetki verdiği kimse emrolunduğu şekilde gönül rızası ile verirse iki sadaka verenden birisi gibidir yani sevapta ortaktırlar.” (Buhârî, Zekat: 26; Müslim, Birr ve Sıla: 17)

68- SADAKA GİZLİ Mİ VERİLMELİ

2514- Ukbe b. Amir (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kur’anı açıktan sesli okuyan açıktan sadaka veren gibidir. Kur’anı gizli ve sessiz okuyan da sadakayı gizli veren gibidir.” (Tirmizî, Fedailül Kur’an: 20; Ebû Davud, Salat: 315)

69- VERDİĞİNİ BAŞA KAKANLAR CENNETE GİRMEZ Mİ?

2515- Sâlim b. Abdullah (r.a) babasından naklederek şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onların yüzüne bakmaz 1- Anne babasına isyan edenler. 2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. 3- Eş ve ailesini kıskanmayan erkekler. Üç gurup daha vardır ki onlar da Cennete giremez 1- Ana babaya asi olanlar. 2- Devamlı içki içenler. 3- Verdiğini başa kakanlar. (Müsned: 2539; İbn Mâce, Ticaret: 30)

2516- Ebu Zer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç gurup insan vardır ki Allah Kıyamet günü onlarla ne konuşur ne yüzlerine bakar ne de onları temize çıkarır ve onlar için acıklı bir azapta hazırlanmıştır.” Rasûlullah (s.a.v) bu şekildeki ayet olan; Al-i İmran sûresi 77. ayetini okudu: “…Allah kıyamet günü onlarla ne konuşacak ne yüzlerine bakacak ne de onları günahlarından arındıracaktır, onlar için acıklı bir azap vardır.” Bunun üzerine Ebu Zer şöyle dedi. Aldanıp ziyana uğradılar, aldanıp ziyana uğradılar. Rasûlullah (s.a.v) şöyle devam etti: “1- Kibirinden dolayı eteğini yerde sürüyenler 2- Yalan yere yemin ederek malını satanlar 3- Verdiğini başa kakanlar.” (İbn Mâce, Ticarat: 30; Müsned: 2539)

2517- Ebu Zer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç gurup insan vardır ki kıyamet günü Allah ne onlarla konuşur ne onların yüzüne bakar ne de onları temize çıkarır, Onlar için acıklı bir azap ta vardır. 1- Verdiğini başa kakan kimse, 2- Kibirden dolayı elbisesini yerde sürükleyen kimse, 3- Yalan yere yemin ederek malını çok satmaya çalışanlar.” (İbn Mâce, Ticarat: 30; Müsned: 2539)

70- DİLENCİYİ BOŞ ÇEVİRMEMEK

2518- İbn Büceyd el Ensarî (r.a) dedesinden naklederek Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu bize bildirmiştir: “Dilenciyi boş çevirmeyin, bir hayvan tırnağı bile olsa mutlaka veriniz.” (Tirmizî, Zekat: 29; Ebû Davud, Zekat: 33)

71- İSTEYENE VERMEYEN KİMSENİN KIYAMETTEKİ HALİ

2519- Behz b. Hakîm (r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle buyurdu: “Kendisine gelen bir dilenciye olduğu halde vermeyen kimseye kıyamet günü kel başlı bir yılan çağrılarak o vermediği mal zehirletilerek kendisine yedirilmek sûretiyle işkence edilir.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

72- ALLAH ADIYLE İSTEYENE VERİLMELİ

2520- İbn Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah adına size sığınana yardım edip sığındırın, Allah adını anarak isteyene verin, Allah rızası için düştüğü tehlikeli durumdan yardım isteyene yardım edin. Size iyilik yapanı mükafatlandırın mükafatlandıracak bir şey bulamaz iseniz razı ettiğinize inanıncaya kadar ona dua ediniz.” (Ebû Davud, Edeb: 117; Müsned: 5110)

73- İSLÂM NE DEMEKTİR?

2521- Behz b. Hakîm (r.a) babasından ve dedesinden rivâyetle şöyle diyor: Peygamber (s.a.v)’e: “Ey Allah’ın nebisi sana gelmemeye ve dinine girmemeye elimin parmakları sayısınca yemin etmiştim. Ben Allah ve Rasûlünun bana öğrettiğinden başka hiçbir şey bilmeyen biri idim. Şu anda sana Allah rızası için soruyorum. Rabbin seni bize ne ile gönderdi?” dedim. Rasûlullah (s.a.v): “İslâm ile” buyurdu. Behz: “İslâm’ın alametleri nelerdir?” Rasûlullah (s.a.v): “Allah rızası için Müslüman oldum ve İslâm dışı her şeyden sıyrıldım demen, namazı dosdoğru ve devamlı kılman, zekatı vermen ve Müslüman’ın Müslüman’a canı, ırzı ve malının haram olduğunu bilmen ve ona göre yaşaman ve Müslümanların birbirleriyle kardeş olduklarını bilmen İslâm olan bir kimsenin müşrikler arasında kalmayıp Müslümanlar arasına gelmesi gerektiğini değilse Allah’ın hiçbir amelini kabul etmeyeceğini bilmendir” buyurdu. (Müsned: 19162)

74- MAKAM VE DURUMU EN YÜKSEK OLAN KİMDİR?

2522- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Durum olarak insanların size en hayırlı olanını haber vereyim mi?” Biz de: “Evet söyle Ey Allah’ın Rasûlü” dedik. Şöyle buyurdu: “Ölünceye veya öldürülünceye kadar Allah yolunda atının yularını bırakmayan kimsedir. Bundan sonrakini söyleyeyim mi?” buyurdu. “Evet Ey Allah’ın Rasûlü! söyle” dedik. Şöyle buyurdu: “Bir dağ başında yalnız kalıp namazını kılıp zekatını veren ve insanların şerlerinden ve şerlilerinden uzak kalan kimsedir. Sonra size insanların en şerlilerinden haber vereyim mi?” buyurdu: Biz de: “Evet söyle ey Allah’ın Rasûlü!” dedik. Şöyle buyurdu: “Allah rızası için isteyen kimseye vermeyen kimsedir.” (Muvatta’, Cihad: 1; Dârimi, Cihad: 5)

75- İSTEYENE VERENİN SEVABI

2523- Ebu Zer (r.a) Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Üç insan vardır ki Allah onları sever yine üç insan vardır ki Allah onlara kızıp buğz eder. Sevdiği kimseler şunlardır. 1- Bir adam ki bir topluma gelir Allah rızası için bir şeyler ister -bu istediği aralarındaki akrabalık bağından dolayı da değildir- onlar bu kimseyle ilgilenip ona bir şey vermezler fakat onlardan biri geri kalarak gizlice o kimseye bir şeyler verir, verdiği meblağı da Allah’tan başka kimse bilmez 2- Bir toplulukla gece yürüyüşüne çıkan ve topluluktaki insanların yorgunluktan başlarını koydukları, uyuyakaldıkları bir anda uyumayıp kalkıp Allah’a yalvarıp yakaran ve Allah’ın ayetlerini okuyan kimsedir. 3- Bir seriyyede bulunup düşmanla karşılaşan tüm arkadaşları hezimete uğradıktan sonra tek başına bile olsa zafer kazanıncaya kadar ileri atılan cesurca savaşa devam eden ve şehid olan veya fetih nasib olan kimsedir. Allah’ın gazablandığı ve kızdığı kimselere gelince bunlar: 1) Zina eden ihtiyar 2) Kibirli fakir 3) Zalim zengindir.” (Tirmizî, Sıfatül Cennet: 25; Müsned: 20550)

76- MİSKİN KİME DENİR?

2524- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Miskin kimse birkaç hurma birkaç lokma diyerek kapı kapı dolaşan kimse değildir. Miskin ihtiyacı olduğu halde iffetinden dolayı istemeyendir.” İsterseniz Bakara sûresi 273. ayetini okuyunuz: “Onları yüz suyu dökmediklerinden rızık için gezip dolaşmazlar.” (Buhârî, Zekat: 54; Dârimi, Zekat: 2)

2525- Ebu Hüreyre (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakleder: “Miskin birkaç hurma birkaç lokma diyerek kapı kapı dolaşarak insanlardan isteyen kimse değildir.” Oradakiler: “Peki öyleyse miskin kimdir?” diye sordular. “İhtiyacını giderecek bir şey bulamayan, maddi durumu bilinmediği için kendisine bir şey verilmeyen, kalkıp istemediği için insanların arayıp sormadığı kimsedir” buyurdu. (Buhârî, Zekat: 54; Dârimi, Zekat: 2)

2526- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Miskin birkaç hurma birkaç lokma diyerek dolaşan kimse değildir.” Oradakiler: “Peki öyleyse miskin kimdir?” dediler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İhtiyacını giderecek malı olmayan insanların da durumunu bilmedikleri için sadaka vermedikleri kimsedir.” (Buhârî, Zekat: 54; Dârimi, Zekat: 2)

2527- Rasûlullah (s.a.v)’e biat edenlerden biri olan Ümmü Büceyd (r.anha), Rasûlullah (s.a.v)’e şöyle demiştir: “Miskin kapıma geliyor ona verecek bir şey bulamıyorum.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Yanmış bir hayvan tırnağı bile olsa veriver.” buyurdular. (Tirmizî, Zekat: 29; Ebû Davud, Zekat: 33)

77- KİBİRLİ FAKİR

2528- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç kimse vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz: Zina eden ihtiyar, büyüklük taslayan fakir, yalan söyleyen lider.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2529- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah dört kimseye buğz eder; çok yemin ederek malını satan kibirli fakir, zina eden ihtiyar ve zalim lider.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

78- DUL VE MİSKİNLERİN YARDIMINA KOŞMAK GEREKİR

2530- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dul kadınların ve miskinlerin yardımına koşan, Allah yolunda cihad eden gibidir.” (İbn Mâce, Ticarat: 1; Müslim, Zühd ve Rekaik: 2)

79- KALPLERİ İSLÂM’A ISINDIRILMAK İSTENENLER

2531- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali Yemen’de iken Rasûlullah (s.a.v)’e bir miktar altın göndermişti de Rasûlullah (s.a.v) o altınları dört kişi arasında paylaştırmıştı. Bunlar: Hanzala kabilesinden Akra b. Habis’e Fezârî kabilesinden Uyeyne b. Bedr’e ve bir yönden Âmirî kabilesine diğer yönden de Kilaboğulları kabilesine mensup Alkame b. Ulase’ye ve Tâî ve Nebhan oğullarından olan Zeyd ismi verilen kimselerdi. Kureyşin ileri gelenleri dediler ki: “Bizi bırakıp Necid’lilerin büyüklerine veriyor.” Rasûlullah (s.a.v): “Onları İslâm’a ısındırmak için böyle yaptım” buyurdu. Bunun üzerine sık sakallı, yanakları çıkık, gözleri çökük, alnı çıkık, başı tıraşlı bir adam gelerek: “Allah’tan kork Ey Muhammed!” dedi. Peygamber (s.a.v)’de: “Aziz ve Celil olan Allah’a Ben isyan edersem acaba kim O’na itaat eder? Yeryüzünde herkes Bana güvenirken siz nasıl güvenmezsiniz?” buyurdu. Sonra o adam çıkıp gitti. Bunun üzerine orada bulunanlardan biri bu adamı öldürmek için izin istedi. Bu kimse Halid b. Velid idi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Bu adamın neslinden bir kavm gelecek Kur’an okuyacaklar fakat okudukları Kur’an boğazlarından aşağı geçmeyecek, Müslümanları öldürüp putperesleri sağ bırakacaklar, okun yaydan çıktığı gibi onlarda İslâm’dan çıkacaklar. Eğer siz onların dönemine kadar yaşasaydınız hiçbirini bırakmaksızın Âd kavminin yok olduğu gibi hepsini öldürür temizlerdiniz” buyurdu. (Müslim, Zekat: 47; Ebû Davud, Sünnet: 31)

80- KEFİL OLAN KİMSEYE ZEKAT VERİLİR Mİ?

2532- Kabîsa b. Muharik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek çok borç altına girmiştim. Yardımcı olur diye Rasûlullah (s.a.v)’e geldim. O da şöyle buyurdu: “İstemek (dilenmek) üç kimseye helaldir iki kimse arasında kefil olup borç yüklenen kimseye, ki bu borçları elde edinceye kadar ister (dilenir) sonra bırakır…” (Müslim, Zekat: 56; Dârimi, Zekat: 37)

2533- Kabîsa b. Muharik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek çok borcu yüklenmiştim. Bu konuda bir şeyler istemek için Rasûlullah (s.a.v)’e geldim; “Kabîsa biraz bekle! Zekat gelirse sana verilmesini emrederim” buyurdu. Sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kabîsa dilenmek üç kimseye helaldir. 1- İki kişi arasında kefil olup borç yükü altında kalmış kimseye ödenmesi gereken meblağın tedarik edilmesine kadar dilenmesi, istemesi helaldir. 2- Bir afete uğramış malını mülkünü kaybetmiş kimsenin yaşayabilecek duruma gelinceye kadar dilenmesi ve istemesi helaldir. 3- Yoksul ve fakir olduğuna üç kişinin şahitlik ettiği kimse de geçinebilecek kadar malı toplayıncaya kadar isteyip dilenebilir. Ey Kabîsa bu üç durum dışındaki dilenmek ve istemek haramdır, dilenirse dilenen kimse haram yemiş olur.” (Müslim, Zekat: 56; Dârimi, Zekat: 37)

81- YETİMLERE SADAKA VERMEK

2534- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) minbere oturdu biz de etrafına oturduk, Dünya ve dünyanın zinetlerinden bahsederek: “Benden sonra dünyalık servet yönünden başınıza gelecek felaketlerden korkuyorum” buyurdu. Bunun üzerine bir adam: “Hayır, şer getirir mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) bir süre sustu, oradakiler o adama: “Rasûlullah (s.a.v) sana bir şey dememiş iken sen Onunla niçin konuşuyorsun” diye çıkıştılar. Adam sıkıntıdan dolayı kendinden geçmişti. Biraz kendine gelince terini sildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Ey soru soran kimse Beni dinliyor musun? Gerçekten hayır şer getirmez. Fakat bahar yağmurlarının bitirdiği nice otlar vardır ki o otların bir kısmı hayvanları öldürür bir kısmı da onları besler. Ancak yeşillik yiyerek hayatlarını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar şişip semirinceye kadar yerler, güneşten de istifade eder oynar, zıplar, idrarını yapar tekrar otlarlar. İşte dünya malı olan servet de böyledir yeşil ve tatlı olup aldatıcıdır. Müslüman zengin kendisine verilen bu maldan yetim, fakir ve yolda kalmışa infak ederse, ne iyi kimsedir. O hakkı olmadığı halde her şeyi alan kimse ise yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. O aldıkları şeyler kıyamet günü kendi aleyhinde şahitlikte bulunacaktır.” (Buhârî, Zekat: 48; Müslim, Zekat: 40)

82- AKRABALARA VERMEK

2535- Selman b. Âmir (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Muhtaç kimseye sadaka vermekte sadaka sevabı vardır. Akrabaya sadaka vermekte ise; hem sadaka sevabı hem de akrabalık bağlarını kuvvetlendirme sevabı.” (Tirmizî, Zekat: 26; Dârimi, Zekat: 38)

2536- Abdullah b. Mes’ud (r.a)’ın hanımı Zeyneb (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) kadınlara şöyle buyurdu: “Sadaka veriniz süs eşyalarınızdan bile olsa…” Zeyneb: Kocam Abdullah fakir idi, bunun için ben ona: “Ben sadakamı sana ve yeğenlerime versem olur mu?” dedim. O da: “Rasûlullah (s.a.v)’e sor” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’in yanına vardım, kapının önünde Zeyneb isimli biri daha vardı ki o da benim soracağımı sormaya gelmişti. Kapıyı çaldık, Bilal çıktı. Rasûlullah (s.a.v)’e git bu meseleyi kendisine sor, bizim kim olduğumuzu da haber verme dedik. O da Rasûlullah (s.a.v)’in yanına girdi. Peygamber (s.a.v): “Onlar kimlerdir” dedi. Bilal de: “Zeyneb” dedi. Peygamber (s.a.v) “Hangi Zeyneb?” buyurdu. Bilal de: “Ensar hanımlarından Abdullah’ın hanımı Zeyneb” dedi. Peygamber (s.a.v)’de: “Evet olur, hem de iki yönlü sevap olur. Hem sadaka sevabı hemde yakını düşünme sevabı.” (Buhârî, Zekat: 49; Müslim, Zekat: 14)

83- DİLENMEK

2537- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Birinizin sırtında odun toplayarak pazar yerinde satması, bir kimsenin dilenmesinden daha hayırlıdır. Belki de dilendiği kişi ya bir şeyler verecek veya vermeyecek.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî, Zekat: 38)

2538- Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dilencilik yaparak geçinen kimseler kıyamet günü yüzlerinde et olmadığı halde geleceklerdir.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî, Zekat: 38)

2539- Âiz b. Amr (r.a)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve bir şeyler istedi. Peygamber (s.a.v)’de verdi, adam ayağını eşikten atar atmaz Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Eğer dilenmenin günahını bilseydiniz hiçbiriniz bir şeyler istemek için bir adım bile atmazdınız.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

84- İSTEYECEKSEN İYİ KİMSELERDEN İSTE

2540- İbn-ül Firâsî (r.a) anlatıyor. Rasûlullah (s.a.v)’e: “Dilenebilir miyim?” diye sordum. “Hayır! Çaresiz kalmışsan iyi kimselerden bir şeyler iste.” (Ebû Davud, Zekat: 28)

85- İSTEMEKTEN UZAK DURMAK

2541- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, ensardan bir gurup Rasûlullah (s.a.v)’den bir şeyler istediler. O da verdi, tekrar istediler tekrar verdi. Peygamber (s.a.v)’in yanındakiler bitinceye kadar istemeye devam ettiler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Bulunanı sizden hiçbir zaman esirgemem. Ama kim iffetli davranmayı isterse Allah onu iffetli kılar, sabır isteyene de Allah dayanma gücü verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir şey verilmedi.” (Ebû Davud, Zekat: 28; Müslim, Zekat: 42)

2542- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizden birinizin ipini alarak sırtında odun taşıması Allah’ın zenginlik verdiği bir kimseden bir şeyler istemesinden daha hayırlıdır, belki de o kimse verecek veya vermeyecek.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî, Zekat: 38)

86- İNSANLARDAN İSTEMENİN DEĞER VE KIYMETİ

2543- Sevban (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bir konuda garanti verirse ona Cennet vardır.” Ravi Yahya diyor ki: “Bu kelime veya konu insanlardan bir şey istememektir.” (Ebû Davud, Zekat: 27; Müsned: 21388)

2544- Kabîsa b. Muharik (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Üç kişi dışında dilenmek (istemek) helâl değildir; 1- Malı bir felaketle yok olan kimse ki bu kimse durumu düzelinceye kadar yaşayabilecek kadar dilenir sonra bırakır. 2- İki kişi arasında kefil olup büyük borç altına giren kimse ki oda borcunu bitirinceye kadar dilenir ve bırakır. 3- Aklı başında üç kimsenin fakir ve ihtiyaç sahibi olduğuna şahitlik ettikleri kimse de geçimini temin edecek kadar dilendikten sonra bu işe son verir. Bunların dışındakilere dilenmek haramdır.” (Ebû Davud, Zekat: 27; Dârimi, Zekat: 37)

87- ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ VAR MIDIR?

2545- Abdullah b. Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İhtiyacı olmadığı halde kim isterse ve dilenirse kıyamet günü yüzü tırmalanmış veya yüzünde et olmadığı halde gelir.” Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Zenginliğin ölçüsü nedir?” denildi. “Elli dirhem gümüş veya buna denk gelebilecek altına malik olan kimse zengindir” buyurdu. (İbn Mâce, Zekat: 26; Tirmizî, Zekat: 22)

88- İSTEMEKTE ISRARLI DAVRANMAMAK

2546- Muaviye (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Israrla istemeyiniz, biriniz benden hoşlanmadığım bir şeyi istemesin değilse verdiğim şeyde bereket kalmaz.” (Müslim, Zekat: 33; Dârimi, Zekat: 17)

89- DİLENMEK HOŞ DEĞİLDİR

2547- Amr b. Şuayb (r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim kırk dirhemi varken dilenirse o kimse muhtaç olmadığı halde dilenmiş olur.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2548- Ebu Said el Hudrî (r.a) babasından naklederek şöyle diyor: “Annem, beni Rasûlullah (s.a.v)’e göndermişti. Yanına vardım ve oturdum beni karşıladı ve şöyle buyurdu: “Kim başkalarına muhtaç olmak istemezse Allah o kimseyi, kimseye muhtaç etmez. İffetli kalmak isteyeni de Allah iffetli kılar. Kim ihtiyacına yetecek biçimde bir yaşantı isterse Allah ta onu kimseye muhtaç etmez. Kırk dirhemi olduğu halde kim dilenirse o ihtiyacı olmadığı halde dilenmiş olur.” Bunun üzerine ben kendi kendime: Benim yakutî devem kırk dirhemden daha fazla eder dedim ve döndüm bir şey istemedim. (Ebû Davud, Zekat: 28; Müsned: 10566)

90- İSTEMEK KİME HELAL DEĞİLDİR?

2549- Ata b. Yesar (r.a), Esed oğullarından bir adamdan naklederek şöyle diyor: Ben ve ailem Baki-ul Gargad’e yerleştik. Ailem bana dedi ki Rasûlullah (s.a.v)’e git ve yiyecek bir şeyler iste. Ben de gittim, yanında bir şeyler isteyen biri vardı. Rasûlullah (s.a.v)’de ona şöyle diyordu: “Sana verecek bir şeyim yok” adam kızgın vaziyette döndü o sırada şöyle söylüyordu: “Yemin ederim ki istediğin kimselere veriyorsun” Rasûlullah (s.a.v)’de: “Verecek bir şeyim olmadığından dolayı o bana kızıyor. Birinizin kırk dirhemi ve ona denk bir malı varsa ve bir şeyler isterse bu kimse muhtaç olmadığı halde istiyor demektir” buyurdu. Esedli adam anlatmasını şöyle sürdürdü: “Bunun üzerine ben kendi kendime benim bol sütlü bir devem var, bu devem kırk dirhemden fazla eder dedim ve hiçbir şey istemeden geri döndüm. Bu olaydan sonra Peygamber (s.a.v)’e arpa ve kuru üzüm getirildi de Allah katında zengin sayılıncaya kadar bu gelenleri bizim aramızda taksim etmişti.” (Ebû Davud, Zekat: 23; Müsned: 15815)

2550- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Zengin ve sıhhatli güç ve kuvveti yerinde olan kimseye sadaka alması helâl değildir.” (Müsned: 8700)

91- ZENGİN VE KAZANMAYA GÜCÜ YETENİN SADAKADA HAKKI YOKTUR

2551- Ubeydullah b. Adiy b. Hıyar (r.a) iki kişinin kendisine şunları naklettiklerini söylüyor. Bu iki kişi Rasûlullah (s.a.v)’e sadaka istemek için gelmişler. Rasûlullah (s.a.v) bu iki kişiye gözlerini kaldırıp bir bakmış (Ravi Muhammed diyor ki) onlara baktı ve onları güçlü kuvvetli gördü ve şöyle buyurdu: “Dilerseniz vereyim ama o sadaka malında zengin ve kazanmaya güç yetirebilenin hakkı yoktur.” (Ebû Davud, Zekat: 23; Müsned: 17291)

92- DAR DURUMDA OLAN DİLENEBİLİR (İSTEYEBİLİR)

2552- Semure b. Cündüp (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilenmek tırmalatmak demektir. Dilenmek sûretiyle kişi yüzünü tırmalattırır. Dileyen dilencilik yaparak yüzünü tırmalattırır dileyen de tırmalatmaz. Ancak kişinin yetkili makamdan bir şey istemesi veya gerçek darda kalanın istemesi böyle değildir.” (Ebû Davud, Zekat: 23)

93- GERÇEK İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ŞEYLER İSTEYEBİLİR

2553- Semure b. Cündüp (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilenmek yüzü tırmalatmak demektir. Kişi dilenip istemek sûretiyle yüzünü tırmalatmış olur, ancak kişinin devletten bir şeyler istemesi veya çaresiz kalan birinin dilenmesi bu anlamda değildir.” (Ebû Davud, Zekat: 23)

2554- Hakîm b. Hızam (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den istedim verdi, tekrar istedim yine verdi, yine istedim yine verdi ve şöyle buyurdu: “Ey Hakîm, bu dünya malı tatlı ve çekicidir. Kim onu gönül hoşluğu ile alırsa o mal bereketlenir. Kimde onu açgözlülükle ve ihtirasla alırsa bereketi kaybolur. Böyle kimseler yiyip yiyip de doymayan kimseler gibidir.Veren el alan elden üstündür.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 20)

2555- Yine Hakîm b. Hızam (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v)’den bir şeyler istedim verdi, sonra yine istedim tekrar verdi, tekrar istedim tekrar verdi sonra da şöyle buyurdu: “Ey Hakim Bu dünya malı tatlı ve çekicidir. Kim onu cömertçe ve tok gözlülükle alırsa, o mal o kimse için bereketlendirilir. Kim de onu açgözlülükle ve ihtirasla alırsa bereketi kalmaz. Böyleler yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el alan elden üstündür.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 20)

2556- Yine Hakîm b. Hızam (r.a)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v)’den bir şeyler istedim verdi, sonra yine istedim yine verdi sonra da şöyle buyurdu: “Ey Hakim! Bu dünya malı tatlıdır. Kim cömertçe ve tok gözlülükle alırsa bereketlenir. Kimde açgözlü olarak ve hırsla alırsa bereketi kalmaz. Böyle kimseler yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el alan elden üstündür.” Hakim diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki bundan sonra ölünceye kadar kimseye el açmayacağım.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 20)

94- İSTEMEDEN VERİLİRSE AL YE VEYA TASADDUK ET

2557- İbn’üs Saidi el Maliki (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattab bir sefer beni zekat toplamak için görevlendirmişti. İşim bitince topladıklarımı kendisine verdim, bana bir ücret verilmesini emretti. Ben de: “Ben bunu Allah rızası için yaptım, karşılığını da Allah’tan bekliyorum” dedim. O da şöyle dedi: Verdiğimi al. Ben Peygamber (s.a.v) zamanında bir işle görevlendirilmiştim; o zaman ben de aynı senin söylediğin gibi demiştim. Rasûlullah (s.a.v)’de bana şöyle buyurdu: “İstemediğin halde sana bir şey verilirse al ye veya tasadduk et.” (Müslim, Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 28)

2558- Abdullah b. Sa’dî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şam’dan gelip Ömer b. Hattab’ın yanına çıktım. Bana: Haberin yok mu? Görevlendirilip Müslümanların bir işini yaptığın zaman bir ücret verilir sen onu kabul etmiyormuşsun dedi. Ben de evet benim atlarım, kölelerim var ve ben bolluk içinde birisiyim dolayısıyla yaptığım görevin ücreti Müslümanlara sadaka olsun dedim. Ömer de şöyle anlattı. Ben de senin gibi istememiştim fakat Rasûlullah (s.a.v) bana bu ücreti verdi. Ben bunu benden daha fakir olanlara veriniz demiştim. Yine bir seferinde böyle bir ücret vermişti. Ben de benden daha fazla ihtiyaç sahibi olanlara veriniz dedim, bunun üzerine şöyle buyurdu: “İstemediğin halde Allah tarafından sana verilen bu malı aç gözlü olmadan al ve kabul et, istersen kendin ondan istifade et istersen de tasadduk et. Verilmeyende de gözün kalmasın.” (Müslim, Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 28)

2559- Yine Abdullah b. Sa’dî (r.a)’nin haber verdiğine göre kendisi Halife olan Ömer’e gelmişti de Ömer ona şöyle demişti: “Bana haber verildiğine göre, sen diğer insanlar gibi bazı işlerde çalıştırılıyorsun ve bir ücret verildiğinde de onu reddediyormuşsun?” Ben de: “Evet” dedim. Bunun üzerine Ömer şöyle buyurdu: “Bu verileni niçin almıyorsun?” Ben de: “Atlarım ve kölelerim var, zenginlik ve bolluk içindeyim, bu yüzden o ücretin Müslümanlara sadaka olmasını istiyorum” dedim. Bu sefer Ömer: “Böyle yapma! Ben de aynen senin yaptığın gibi yapmıştım da Rasûlullah (s.a.v) bana ücret vermişti. Ben de, benden daha fakir olan birine veriniz dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu: “Al o senin malın olsun veya onu sadaka olarak verebilirsin. Sen istemeksizin, aç gözlülük yapmaksızın sana bir şey verilirse onu al fakat verilmeyende gözün kalmasın.” (Müslim, Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 28)

2560- Abdullah b. Sa’dî (r.a)’nin haber verdiğine göre bizzat kendisi Ömer’in halifeliği döneminde onun yanına gelmişti de Ömer ona şöyle demişti: “Bana haber verildiğine göre sen insanların yaptıkları işleri yapıyor ücret verildiğinde de onu hoş görmeyip almıyormuşsun?” Ben de evet dedim. “O da niçin böyle yapıyorsun?” dedi. Ben de: “Benim atlarım ve kölelerim var, ben zengin ve varlıklıyım, bu alacağım ücret Müslümanlara sadaka olsun” dedim. Ömer: “Böyle yapma! Ben de senin yaptığın gibi yapmıştım da Rasûlullah (s.a.v) bana ücret vermişti” dedi. Ben de: Benden fakir olanlara veriniz demiştim, bir başka sefer yine bana bir miktar mal vermek istemişti de ben yine benden fakir olan birine veriniz demiştim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Onu al kendine mal et dilersen sadaka olarak dağıt buyurdu ve şöyle devam etti. İstemeden ve açgözlülük yapmadan verileni al onun dışında verilmeyen de gözün kalmasın” buyurdular. (Müslim, Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 27)

2561- Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ömer’den işittim şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v) bana bazı şeyler veriyordu da ben: Benden daha fakir olanlara vermesini istiyordum. Bir seferinde tekrar bir mal vermişti de ben: “Benden daha fakir birine veriniz” demiştim. Bunun üzerine şöyle buyurdular: “Al onu kendine mal et ondan sonra tasadduk edersin. Bu mal sana açgözlülük ettiğin için veya istediğinden dolayı verilmedi ki; al onu verilmeyen mallarda da gözün kalmasın.” (Müslim, Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 27)

95- EHLİ BEYTE ZEKAT TOPLAMA GÖREVİ VERİLİR Mİ?

2562- Rabia b. Haris (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Haris’in torunu Abdulmuttalib b. Rabia’ya ve yine Abdulmuttalib’in torunu Fadl b. Abbas’a: “Rasûlullah (s.a.v)’e gidin ve bizi zekat toplamakla görevlendirin deyin” dedim. Biz bu halde iken Ali b. Ebi Talib geldi ve onlara: “Rasûlullah (s.a.v) sizden hiçbirinizi zekat toplamakla görevlendirmez” dedi. Abdulmuttalib olayın sonrasını şöyle anlatıyor: Ben ve Fadl Rasûlullah (s.a.v)’e gittik bize: “Bu sadaka insanların mallarının kirleridir o yüzden sadakalar Muhammed ve onun soyu sopu için helâl değildir” buyurdu. (Müslim, Zekat: 51; Ebû Davud, İmara: 17)

96- BİR KAVMİN YEĞENLERİ KENDİLERİNDEN SAYILIR

2563- Şube (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu İyas Muaviye b. Kurre’ye şöyle dedim: “Enes b. Malik’in Rasûlullah (s.a.v)’den aktardığı şu hadisi işittin mi? “Bir kavmin yeğenleri kendilerinden sayılır.” O da: “Evet” dedi. (Buhârî, Menakıb: 17; Dârimi, Siyer: 37)

2564- Enes b. Malik (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’den naklederek şöyle diyor: “Bir kavmin yeğenleri kendilerinden sayılır.” (Buhârî, Menakıb: 17; Dârimi, Siyer: 37)

97- BİR TOPLUMUN AZADLI KÖLESİ ONLARDAN SAYILIR

2565- İbn ebi Rafi (r.a), babasından naklettiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) Mahzumoğullarından bir kimseyi sadaka toplamakla görevlendirdi. Ebu Rafi‘de onunla birlikte gitmek istedi. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bizim sadaka almamız helâl değildir. Bir kavmin azadlı kölesi onlardan sayılır.” (Sende bizim azadlı kölemizsin.) (Tirmizî, Zekat: 25; Müslim, Zekat: 50)

98- RASÛLULLAH (S.A.V) ‘A ZEKAT HELAL DEĞİLDİR

2566- Behz b. Hakim (r.a), babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’e bir şey getirildiğinde: “Bu hediye mi? yoksa zekat mı?” diye sorardı. Zekat denirse yemezdi hediye denirse elini uzatırdı. (Tirmizî, Zekat: 25; Müslim, Zekat: 50)

99- ZEKAT EL DEĞİŞTİRİRSE ZEKAT ÖZELLİĞİ KALMAZ

2567- Esved (r.a) Aişe’den naklediyor. Aişe Berire’yi satın alıp azâd etmek istedi. Berire’nin sahipleri velâ hakkının kendilerine ait olmasını istediler. Aişe durumu Peygamber (s.a.v)’e anlattı. Peygamber (s.a.v) efendimiz de: “Onu satın al ve azâd et çünkü velâ hakkı (akrabalık bağı) azâd edene aittir” buyurdu. Böylece Berire satın alınınca serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra Rasûlullah (s.a.v)’e bir miktar et getirildi ve bu Berire’ye sadaka (zekat) olarak verilen ettendir denilince, Rasûlullah (s.a.v): “Bu et ona sadakadır fakat bize Berire’nin hediyesidir. Onun kocası da zaten hürdü” buyurdu. (Tirmizî, Zekat: 25; Müslim, Zekat: 50)

100- VERİLEN SADAKA GERİ SATIN ALINABİLİR Mİ?

2568- Zeyd b. Eslem (r.a), babasından naklederek şöyle diyor: Ömer’den işittim şöyle diyordu: “Allah yolunda kullanılması için bir kısrak tasadduk etmiştim, adam atı kullanamamıştı. Ben de onu ondan para ile satın almak istedim ve ucuzca satacağını da tahmin etmiştim. Durumu Rasûlullah (s.a.v)’e sordum. O da şöyle buyurdu: “Onu satın alma! Ona onu para ile satmış olsaydın belki olurdu. Fakat şimdi olmaz. Çünkü verdiği sadakasından dönen kustuğunu yiyen köpek gibidir.” (Tirmizî, Zekat: 32; Ebû Davud, Zekat: 9)

2569- Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Allah yolunda kullanılması için bir at tasadduk etmiştim. Onun satıldığını gördüm, onu satın almak istedim. Peygamber (s.a.v) bana: “Sadakandan dönme” buyurdu. (Tirmizî, Zekat: 32; Ebû Davud, Zekat: 9)

2570- Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle anlatmıştır: Ömer, Allah yolunda kullanılması için bir at tasadduk etmişti. Sonradan onun satışa çıkarıldığını gördü, onu satın almak istedi ve Rasûlullah (s.a.v)’e gelip bu konuda ne yapması gerektiğini sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de “Sadakana geri dönme” buyurdu. (Tirmizî, Zekat: 32; Ebû Davud, Zekat: 9)

2571- Said b. Müseyyeb (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Attab b. Esid’e yaş hurmanın zekatının kuru hurmadan verildiği gibi yaş üzümün miktarını da tayin edip zekatının kuru üzümden verilebileceğini emretti.” (Tirmizî, Zekat: 17; Ebû Davud, Zekat: 13)

Yorum bırakın